tag:blogger.com,1999:blog-21809554163135947752024-03-14T11:46:39.383+03:00Sabetayist Mustafa Kemal Atatürk gerçekleri | Akademi Dergisi | Mehmet Fahri SertkayaMustafa Kemal Atatürk, Sabetaycı bir gizli Yahudi miydi? Aynı zamanda İngiliz istihbaratı elemanı mıydı? Sabetayist haham Şemsi Efendi(gerçek adı ile Şimon Zivi) tarafından yetiştirildi. Bu blog Akademi Dergisi hizmetidir. Mehmet Fahri SertkayaUnknownnoreply@blogger.comBlogger83125tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-21426415295142057152018-05-28T15:00:00.000+03:002018-05-28T15:49:35.488+03:00Bir Süleymancı, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin hiç duyulmamış gerçek yüzünü anlatıyor. | Mehmet Fahri Sertkaya<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><img alt="akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, cia, içimizdeki israil, mustafa kemal atatürk, sabetayistler, adnan menderes, tansel çölaşan, emin çölaşan, kripto yahudiler, atatürkçü düşünce derneği" height="480" src="https://cdn-images-1.medium.com/max/800/1*CSmn4RH-uIGPavxc8lPj_w.jpeg" style="margin-left: auto; margin-right: auto;" title="Bir Süleymancı, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin hiç duyulmamış gerçek yüzünü anlatıyor. | Mehmet Fahri Sertkaya" width="640" /></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Emin Çölaşan’ın karısı Tansel Çölaşan</span></td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">ADD bir Sabetaycı derin devlet teşekkülüdür. Sözcü Gazetesi, Emin Çölaşan, Tansel Çölaşan, Adnan Menderes, Demokrat Parti, Ümit Özdağ, Meral Akşener, hepsi bu yazıda, gerçek yüzleri ile gözler önüne serildiler.</span></div>
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<a name='more'></a><br />
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><img height="640" src="https://cdn-images-1.medium.com/max/800/1*tC3iCc-_wv2-HmT8r_MfvQ.jpeg" width="503" /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Sabetaycı gizli Yahudi Adıtürk (Bilinen adı ile Mustafa Kemal Atatürk)’ün adı kullanılarak, Türkiye’de Müslüman Türklerin devletlerinin yönetimini Sabetaycılardan geri almasına mani olmak, Türkiye’deki Sabetaycı derin/paralel devleti ayakta tutmak maksadı ile kurulan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)’nin başında da bir Sabetaycı var. Sabetaycı gizli Yahudilerin Sözcü gazetesinin yazarlarından ve Demokrat Parti’nin Sabetaycı isimlerinden Hüsamettin Cindoruk’un akrabalarından olan Sabetaycı Emin Çölaşan’ın karısı Tansel Çölaşan, an itibari ile ADD’nin başında bulunuyor.</span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">TAN ekini, EL ekini, SEL ekini, SU ekini, GEN ekini, GAN ekini hep öğrendiniz. Daha önceki yazılarda çok meşhur isimlere ve tarihi hadiselere temas ederek bunları anlattık. Tangül, Tansel, Tansu, Cansu, özGEN, erGEN, arGAN ve benzeri isim ve soy isimlerin, bunlar tarafından bir kriptoloji olarak kullandılığını hep öğrendiniz. Dernek görünümü verilmiş ama Sabetaycı paralel devlet teşekkülünün teşkilatlarından biri olan ADD’nin kurucuları arasında bulunan Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Bahriye Üçok ve Muammer Aksoy da Sabetaycı gizli Yahudilerdi. ADD’yi ve ÇYDD’yi sesli anlatacak bile olsak, onlarca saate ihtiyacımız olur. Bu özet bilgi ile iktifa edip, şu anda ülke gündeminde olan bu sosyal medya paylaşımına temas edelim.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<div style="text-align: center;">
<img height="320" src="https://cdn-images-1.medium.com/max/800/1*QEq8l-IFR3EQLdHfJcgmiQ.jpeg" width="640" /></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">27 Mayıs’ta darbe yapılan Adnan Menderes de Sabetaycı bir gizli Yahudi idi. Onu iktidara Siyonistler, İngiliz ve Amerikan istihbaratına hakim olan Yahudiler, Masonlar ve içimizdeki İsrail’in muhtelif unsuları, özellikle de Sabetaycı gizli Yahudiler getirmişti. Malumunuz, Sabetaycılar hiçbir zaman tek parça olamadılar ve ihtilafsız bir birlik kuramadılar. Çok anlattık, dünyaya Komünizm hakim oluyordu, Türkiye’ye de nerede ise hakim olacaktı ve Türkiye’de Türk rolüne bürünerek ihanet eden Sabetaycıların, gizli Ermenilerin ve onların paslaştığı Siyonistlerin ve Masonların iktidarı yıkılacaktı. Bu endişe ile Adnan Menderes bir proje olarak kullanıldı. İsmet İnönü’ye geri çekilmesi emir edildi, Menderes üzerinden hızlıca İslami serbestlik verildi. Buna izin verecek bir ordu da yoktu ama orduya hakim kripto hainler ve Masonlar da ayara çekildi. Menderes iddia edilenin aksine çok rahat şekilde iktidara geldi ve serbestlikleri verdi. Komünizmin karşısına dini serbestlik ile çıkıldı.</span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Sonra devran döndü, hem Menderes’e ihtiyaç kalmamıştı hem de Menderes çok sapıtıp şımarmıştı. Kendisini oraya getirenlere, orada tutanlara da sıkıntı olmuştu. Keyifle ve çok kontrollü şekilde indirip astılar. Bunu yaparken Menderes’in sağ kollarından biri olan Mason üstad-ı azamı ve aynı zamanda Menderes’in müşaviri Ahmet Salih Korur’u kullandılar. Operasyonun beyni denebilecek isimlerden biri Ahmet Salih Korur’du. Yassı Ada’da o da yargılandı ama kimse panik yapmadı. Elini kolunu sallayarak çıktı. Menderes’ten sonra aynı güç odakları İslamcılığın yerine, Türkçülüğü hakim kılarak Sovyetlerden gelen Komünist akımına set olmayı tercih ettiler. Çünkü bunca sene Türk rolü oynayarak İslam’ı ve Müslümanları ezenler zaten kendileri idi ve İslami serbestlik vermekten yana da çok endişeli idiler. Biraz muhafazakar ama tam bir Müslüman ayarında olmayan Türkçülük akımı çok daha münasipti ve onu sahaya sürdüler.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<div style="text-align: center;">
<img height="332" src="https://cdn-images-1.medium.com/max/800/1*O2HjzjB1RX9KtkA9PRzuYg.jpeg" width="640" /></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Şimdilerde CIA+Masonluk+İçimizdeki İsrail üretimi bu nevi Türkçülük akımının yeni liderlerinden biri olmaya çabalayan Selanik kökenli Sabetaycı gizli Yahudi olan Meral Akşener’in çok yakınında olan kişilerden Ümit Özdağ’ın babası da, Sabetaycı Menderes’e darbe yapan ekibin arasındaydı. Talimatı Amerika’daki Siyonist ve Mason büyüklerinden almışlar, içimizdeki İsrail’in büyükleri ile de uzlaşmışlardı. Darbe yapılan da, darbeyi yapanlar da aslında Türk ya da Türkiye unsurları değildi. Önde gelen darbeciler arasında gerçek Türk ve Müslüman yoktu. Alparaslan kod adını kullanan Pentagon yetiştirmesi Türkeş dahi gerçekten Türk ve Müslüman değildi. Sonra bu darbeciler de birbirlerine düştüler ve Ümit’in babası Japonya’ya sürgün edildi. Ümit, Japonya’da doğdu.</span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Akademi Dergisi’nde bu hususlara temas etmemizden sonra Ümit Özdağ’a bir canlı yayının en son dakikalarında babası ve bağlantıları soruluyordu ki aşırı bozuldu. Cevap veremeyeceği ve tartışamayacağı kesindi zaten ve ''<b>Bunu yapacağınızı bilseydim hiç katılmazdım bu programa. Çok içerlendim</b>'' mealinde konuştu ve sonraki süreçte mecburen kendini geri çekti. Müslümanlara, gerçek Türklere, Selanikli Sabetaycı gizli Yahudi Adıtürk’ün karşıtlarına, Türk görünerek ve aldatarak çok çirkin surette atar yapan, medyanı boş görüp atıp tutan, fazlaca sınırı aşan, lafının sözünün nerelere uzandığını hesap etmeyen Ümit’in bir gün ifadesini almaya şartlamıştık kendimizi ve onun da vakti gelmişti. Hayırlı da oldu. Hala da geri çekilmiş bu tavrı devam ediyor. Zaruret olmadan meydana çıkmıyor, programlara katılmıyor, telefonla bile bağlanmıyor ve geri duruyor.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><img height="430" src="https://cdn-images-1.medium.com/max/800/1*lX1tQYFZvcrDAK8RPl1PRQ.jpeg" width="640" /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Şu günlerde ADD’nin bu paylaşımı üzerine lüzumsuz tartışmalar yapılıyor. Kendisi de kripto Yahudilerin Demokrat partisinin genel başkanlığından AKPKK’ye transfer olan ve o güne kadar Tayyip hakkında söylediği bütün küfür ve hakaretlerini o gün yalayıp yutan, binbir türlü şaibeli kararları, bağlantıları olan, en son Rus elçinin öldürümesinin bir numaralı zanlısı olan ve etrafının mafyavari bir örgütlenme olduğu bile iddia edilen Süleyman Soylu, ADD’ye bu paylaşımından ötürü soruşturma yapılacağını açıklıyor. Muhtemelen büyük bir suç olan darbeyi meşru gördükleri için dava açılacaktır ya da o kadarı bile yapılmayacaktır. Oysa biz senelerdir neler neler anlatıyoruz. Asıl soruşturma ''<b>milli güvenlik</b>'' ve ''<b>paralel devlet</b>'' ve '<b>'vatana ihanet</b>'' gerekçeleri ile açılmalıydı/açılmalı. Paralel devlet oldukları iddiası ile sayısız Müslüman erkek ve kadın hatta hamile ve bebekli kadın işkence gördü, öldürüldü, suçsuz yere hala içerideler, devlet kademelerinden, kritik özel sektör firmalarından, eğitim camiasından uzaklaştırıldılar ama bu ülkede tek paralel devlet var, o da FETÖ değil. Bunlar, Sabetaycı paralel devlet…</span></div>
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><a href="http://www.t.me/mehmetfahrisertkaya" target="_blank">Mehmet Fahri Sertkaya</a> | <a href="http://www.t.me/akademidergisi" target="_blank">Akademi Dergisi</a></span>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>BU YAYINIMIZI SOSYAL AĞLARDA PAYLAŞMAYIN</b>, çünkü <b>CIA SANSÜRLEYECEK</b> ve kimse görmeyecek.<br /><br />Bizi,
gerçek sahibi CIA olan Facebook başta olmak üzere, Amerikan sosyal
ağlarının ve video kanallarının hiçbirinde sağlıklı/sansürsüz/özgür bir
şekilde takip edemezsiniz. Senelerdir sansürleniyoruz ve bunu yüzlerce
somut teknik delil ile, ayrıca binlerce kişinin şahitliği ile ispat
edebiliyoruz. Buradaki yayınlarımızı/videolarımızı da Amerikan sosyal
ağları üzerinden yaymayı başaramazsınız. <br /><br /><b>BİZİ TELEGRAM GRUBUMUZDAN TAKİP ETMELİSİNİZ</b><br /><br />Paylaşımlarımızı
anında görüp takip etmenin tek sağlıklı yolu Telegram grubumuza üye
olmanızdır. WhatsApp'ın da gerçek sahibi CIA'dır ve Telegram,
WhatsApp'ın alternatifi olan bir yazılımdır, bize has ve tarafımızdan
üretilen bir yazılım değildir. Dünyada, onlarca devlette yüz milyonlarca
kişi tarafından güvenle kullanılır. Güncel paylaşımlarımızdan anında
haberdar olmak için www.telegram.org adresinden, kullandığınız cihaza
uygun olan bir uygulamasını kurup, şuradaki Telegram kanalımıza takipçi
olabilirsiniz: <a href="http://www.t.me/AkademiDergisi" target="_blank">http://www.t.me/AkademiDergisi</a></span> </span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span></div>
Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-75698592525248558572018-01-11T04:42:00.000+03:002018-01-23T01:38:58.717+03:00Süleymancılar Sinan Meydan'ın da ifadesini aldı. | Atatürkçü Meydan, 4 dakikada kaçtı! | Mehmet Fahri Sertkaya anlatıyor... <div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpzc1o7EVxgTUkx-zY0uRz2o6R3w2Tw-G75ROFt_hg9Vy4sTxEt6zO890ghYCKTgQDVf2OdOw3OmjhF1C4f5vQ28JErfXnRe809PnznzUR4uXCs7Zzb6PvABced58HG3LhfWlwcqYWqMw/s1600/akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-anlatiyor-suleymancilar-sinan-meydan-gercek-yuzu-sozcu-tarih-yazar.jpg"><img alt="akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, sinan meydan, gerçek yüzü, sözcü, sabetayistler, musatafa kemal atatürk, içimizdeki israil, video izle, süleymancılar, Siyonizm, " border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpzc1o7EVxgTUkx-zY0uRz2o6R3w2Tw-G75ROFt_hg9Vy4sTxEt6zO890ghYCKTgQDVf2OdOw3OmjhF1C4f5vQ28JErfXnRe809PnznzUR4uXCs7Zzb6PvABced58HG3LhfWlwcqYWqMw/s640/akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-anlatiyor-suleymancilar-sinan-meydan-gercek-yuzu-sozcu-tarih-yazar.jpg" title="Süleymancılar Sinan Meydan'ın da ifadesini aldı. | Atatürkçü Meydan, 4 dakikada kaçtı! | Mehmet Fahri Sertkaya anlatıyor..." width="640" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Videoyu openload kanalımızdan izleyin...</span></div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<iframe allowfullscreen="true" frameborder="0" height="360" mozallowfullscreen="true" scrolling="no" src="https://openload.co/embed/ONSU8ocuFHA/" webkitallowfullscreen="true" width="640"></iframe>
</div>
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: center;">
<br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bu bir telefon görüşmesi kaydından kesittir. </span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Videoda gördüğünüz yayınları/paylaşımları sitelerimizde ve sayfalarımızda bulabilirsiniz. </span><br />
<br />
<a href="https://www.blogger.com/null" name="more"></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> </span></span><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFkruon0hntuonfM8W5F3-bYRBM-b1ZiJOsamG8Sn4ZUE9mpn2GU2mn-iu6jpiNCpSPlKe3Dql927bYK71qTwAr5P9Hi6cOTaGVUiqGtjG8CJkiH1m6jSng3tvUi0og6l79sU2fvgtTzLU/s1600/alternatif-video-kanallari-akademi-dergisi-sitesi-4.png"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFkruon0hntuonfM8W5F3-bYRBM-b1ZiJOsamG8Sn4ZUE9mpn2GU2mn-iu6jpiNCpSPlKe3Dql927bYK71qTwAr5P9Hi6cOTaGVUiqGtjG8CJkiH1m6jSng3tvUi0og6l79sU2fvgtTzLU/s640/alternatif-video-kanallari-akademi-dergisi-sitesi-4.png" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">"</span></span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>Süleymancılar Sinan Meydan'ın da ifadesini aldı. | Atatürkçü Meydan, 4 dakikada kaçtı</b>" videosunu alternatif ok.ru kanalımızdan izleyin...</span></span></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="360" src="//ok.ru/videoembed/517576264295" width="640"></iframe>
</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxq0mW1MW7BtW6jg-_zU6smyNXq8IMAnyCHrkXYSlfU1O8EVaeWYFJ9xvgYymBkvSFMmCrQcx9M1MRFz3FRrk5fqM9hp302UpFYDESVYn1MFZBc-k4LXogaWE76-Na1paGBFedrVrfh1aW/s1600/akademi-dergisi-ayrac-yatay-serit-mehmet-fahri-sertkaya-mfs.jpg"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxq0mW1MW7BtW6jg-_zU6smyNXq8IMAnyCHrkXYSlfU1O8EVaeWYFJ9xvgYymBkvSFMmCrQcx9M1MRFz3FRrk5fqM9hp302UpFYDESVYn1MFZBc-k4LXogaWE76-Na1paGBFedrVrfh1aW/s640/akademi-dergisi-ayrac-yatay-serit-mehmet-fahri-sertkaya-mfs.jpg" /> </a></div>
<div style="text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> </span></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> </span></span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">"</span></span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>Süleymancılar Sinan Meydan'ın da ifadesini aldı. | Atatürkçü Meydan, 4 dakikada kaçtı</b></span></span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">" </span></span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">isimli yayınımızı soundcloud kanalımızdan dinleyin...</span></span></div>
<br />
<iframe allow="autoplay" frameborder="no" height="166" scrolling="no" src="https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/tracks/384147887&color=%23ff5500&auto_play=false&hide_related=false&show_comments=true&show_user=true&show_reposts=false&show_teaser=true" width="100%"></iframe>
<br />
<div style="text-align: center;">
<br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>Ayrıca bakınız</b>: Akademi Dergisi'nden Mehmet Fahri Sertkaya'nın </span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">'<b>İçimizdeki İsrail | Siyonizm | Masonluk | Uluslar arası derin devlet</b><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">' i</span></span></span>le alakalı bütün sesli yayınları (Oynatma listesi)</span></div>
<br />
<iframe frameborder="no" height="450" scrolling="no" src="https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/playlists/345912459&color=%23ff5500&auto_play=false&hide_related=false&show_comments=true&show_user=true&show_reposts=false&show_teaser=true" width="100%"></iframe>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>BU YAYINIMIZI SOSYAL AĞLARDA PAYLAŞMAYIN</b>, çünkü <b>CIA SANSÜRLEYECEK</b> ve kimse görmeyecek.<br /><br />Bizi,
gerçek sahibi CIA olan Facebook başta olmak üzere, Amerikan sosyal
ağlarının ve video kanallarının hiçbirinde sağlıklı/sansürsüz/özgür bir
şekilde takip edemezsiniz. Senelerdir sansürleniyoruz ve bunu yüzlerce
somut teknik delil ile, ayrıca binlerce kişinin şahitliği ile ispat
edebiliyoruz. Buradaki yayınlarımızı/videolarımızı da Amerikan sosyal
ağları üzerinden yaymayı başaramazsınız. <br /><br /><b>BİZİ TELEGRAM GRUBUMUZDAN TAKİP ETMELİSİNİZ</b><br /><br />Paylaşımlarımızı
anında görüp takip etmenin tek sağlıklı yolu Telegram grubumuza üye
olmanızdır. WhatsApp'ın da gerçek sahibi CIA'dır ve Telegram,
WhatsApp'ın alternatifi olan bir yazılımdır, bize has ve tarafımızdan
üretilen bir yazılım değildir. Dünyada, onlarca devlette yüz milyonlarca
kişi tarafından güvenle kullanılır. Güncel paylaşımlarımızdan anında
haberdar olmak için www.telegram.org adresinden, kullandığınız cihaza
uygun olan bir uygulamasını kurup, şuradaki Telegram kanalımıza takipçi
olabilirsiniz: <a href="http://www.t.me/AkademiDergisi" target="_blank">http://www.t.me/AkademiDergisi</a></span><br />
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Lütfen
okuyun: Milletimiz arasında hatalı bir şekilde 'Süleymancılar' denilen
'Süleymanlılar' cemaati ve ayrıca Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.)
hazretleri hakkında en doğru bilgileri şuralardan alabilirsiniz: </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">- İlmi meseleler, sohbetler, nasihatler: <a href="https://www.youtube.com/redirect?v=ywC3LwB-4d0&event=video_description&q=http%3A%2F%2Fwww.SuleymancilarCemaati.com&redir_token=groWtZiKW8G715CPn8DX71mhXjR8MTUxMzE3NTg0M0AxNTEzMDg5NDQz">http://www.SuleymancilarCemaati.com</a> </span></div>
<br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">- Siyasi ve tarihi meseleler: <a href="https://www.youtube.com/redirect?v=ywC3LwB-4d0&event=video_description&q=https%3A%2F%2Fmedium.com%2F%40suleymancilarcemaati&redir_token=groWtZiKW8G715CPn8DX71mhXjR8MTUxMzE3NTg0M0AxNTEzMDg5NDQz">https://medium.com/@suleymancilarcemaati</a></span></div>
Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-1206535713026441312017-10-06T07:27:00.000+03:002017-10-28T15:44:39.976+03:00Sinan Meydan bir tarihçi değil, kasten okuyucuyu aldatan müfterinin tekidir. | Mehmet Fahri Sertkaya<div style="text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYU4YN33jECe7HuDqQDGthqWR9U_fnU2CIrw1qONGSmyUEVPeqiXndHV_1e0GEeZ1lunX1VCHUb6_F0ydfzZIE1cdZ36gxZqgQ3fNAOrosGUXUG444-kOoSfHvS2vK_SyMn7tmQY9LQOdv/s1600/sinan-meydan-bir-tarihci-degil-okuyucuyu-kasten-aldatan-mufterinin-tekidir-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-fethi-tevetoglu-yusuf-hikmet-bayur-tarkan-sabetayistler-gizli-yahudiler-siyonizm.jpg"><img alt="akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, fethi tevetoğlu, sinan meydan, tarkan, yusuf hikmet bayur, tarih, sabetaycılar, tanzimat fermanı, gizli yahudiler, siyonizm, " border="0" height="550" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYU4YN33jECe7HuDqQDGthqWR9U_fnU2CIrw1qONGSmyUEVPeqiXndHV_1e0GEeZ1lunX1VCHUb6_F0ydfzZIE1cdZ36gxZqgQ3fNAOrosGUXUG444-kOoSfHvS2vK_SyMn7tmQY9LQOdv/s640/sinan-meydan-bir-tarihci-degil-okuyucuyu-kasten-aldatan-mufterinin-tekidir-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-fethi-tevetoglu-yusuf-hikmet-bayur-tarkan-sabetayistler-gizli-yahudiler-siyonizm.jpg" title="Sinan Meydan bir tarihçi değil, kasten okuyucuyu aldatan müfterinin tekidir. | Mehmet Fahri Sertkaya" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"></span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">Fethi Tevetoğlu, kripto Yahudi Tarkan'ın büyük amcasıdır.</span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> Sinan Meydan bir tarihçi değil, kasten okuyucuyu aldatan müfterinin tekidir. </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">
On yıla yaklaşıyor, neler paylaştık, duyurduk, ispat ettik de bir
tanesine karşılık veremedi, ilim adamlığının gereğini yaparak bu
gerçekleri kabullenmeliydi ama inkar etti, bu kadar süredir bunca tarihi
gerçeği, ispatı, kaynağı görmezden geldi, geliyor ama hala her
fırsatta, herkesten daha fazla Türk ve vatansever görünerek tarihimize,
değerlerimize, inançlarımıza saldırıyor. <a name='more'></a></span><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"></span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> Bu alçakça ve "<b>vatana, millete ihanet kapsamında yargılama gerektiren</b>'' eyleminde/yazısında, '<b>O şöyle dedi, filan da bunu onayladı böyle dedi</b>'
şeklinde tarih yazmış. Üstelik, yazısında iftiralarına mesnet/dayanak
aldığı Yusuf Hikmet Bayur ve Fethi Tevetoğlu kripto Yahudilerdi.
Tanzimat'ın ilanından sonra devletimizin içine daha da hızla sızan
paralel devlet <a href="http://www.kriptoyahudiler.blogspot.com/" target="_blank">İçimizdeki İsrail</a>'in,
kadrolu elemanlarıydılar. Bunların çevresinde de, kendileri gibi
herkesten çok Türklük davası gütmüş görünen kripto Yahudiler doluydu..
Fethi Tevetoğlu, kripto Yahudi ve züppe şarkıcılığın kurucularından olup
Sabetaycı basın ve medya tarafından birden parlatılıp bir proje olarak,
bu milletin daha hızlı dönüştürülmesinde, gerçek milli ve manevi
değerlerinden uzaklaştırılmasında kullanılan Tarkan'ın büyük amcasıdır. </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">
Sinan'ın bu alçakça yazısını yaydığı Sözcü gazetesi, Atatürkçülük
maskesi ardına saklanmış Sabetaycı gizli Yahudilerin gazetesidir. Uğur
Dündar, Yılmaz Özdil, Emin Çölaşan dahi Türk rolü oynayıp pusu kuran
kripto Yahudilerdir. Bütün hünerleri, gerçek kimliklerini gizleyerek,
Türklük ve Atatürkçülük söylemleri arkasında:</span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">➥ Bu milletin asli unsuru ve ezici çoğunluğu olan Müslümanlara mani olmak</span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">➥ </span>Onları ezmek, horlamak, yobaz ve gerici göstermek, </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">➥ </span>"Laiklik",
"çağdaşlık", "cumhuriyet" söylemleri üzerinden, onların en temel
anayasal haklarını bile engellemek ve ülkedeki Sabetaycı derin devletin
iktidarını devam ettirmesine hizmet etmektir. </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">
Sinan'ın bu yazısını yayan Oda TV'nin da Sözcü'den pek farkı olduğu
söylenemez. Alevi mezhepçileri, Alevi görünen gizli Yahudiler, gizli
Ermeniler, kimliği açık Yahudiler dahil farklı kliklerden kişiler
vardır. Sözcü'nün, Cumhuriyet'in ve benzerlerinin taktikleri ne ise, Oda
TV'nin de Türler ve Müslümanlar karşısındaki taktikleri aynıdır. </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">
Bu ülkede paralel devlet arayan savcılarımızın ilk müdahale edeceği yer
bu sözde Türk basın ve medyası olmalıdır. Sözcü'nün sahibi bile kripto
Yahudidir. Soner Yalçın'ın gerçek bir yazar olup olmadığı, o kitapları
aslında kimin yazdığı, yargılama konusu yapılmalıdır. Herifin öyle
yazıları var ki, lise öğrencisi bile o hataları yapmaz, öyle yazı
yazmaz. </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">
Derin devletin ulusalcı kanadı denen şeyin ne olduğu da... Organize bir
gizli faaliyet ile birilerini, gerçekte öyle olmadıkları halde
başarılı, itibarlı yazarlar, hukukçular, siyasetçiler gibi gösterip
göstermedikleri de... Üç satır köşe yazısı yazıp meramını anlatmayı
başaramamış, çok gülünç hallere düşmüş olduğu halde ülkenin saygın bir
hukukçusu gibi gösterilen avukat Celal Ülgen de, Ülgen'in de Sabetaycı
olup olmadığı da... Bu ekibin Atatürk'e hakaret edildiği iddiası ile
yaptıkları haberlerin bile organize bir suç eylemine girip girmediği de,
basın linci yapıp yapmadıkları da, her şey ama her şey artık iyice,
özgürce tartışılmalı ve gerektiği anlarda yargılamalara tabi
tutulmalıdır. </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> </span><br /><span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;">
Bu ülkede Türk ve Müslüman olduğunu ifade edip, her gün sabah akşam
Türk ve İslam değerlerine saldıran herkes yargılanmalıdır. Tarih
yazarken, binlerce delili bile kasten ve senelerce görmezden gelip,
Atatürkçülük nutku atıp da sonra delilleri hiçe sayma hakkını kendinde
gören, tarihimize ve değerlerimize her gün sövüp duran tipler de
yargılanmalıdır. Bu, hukukun gereğidir, devletin temel vazifesidir.
Devlet bu vazifesini yapacak iken bunların Atatürkçülük maskesini
kullanıp ardına sığınmalarına, gazetecilik maskesini ve bilim adamlığı
maskesini kullanıp ardına sığınmaları da önlenmeli ve taktiklerine
meydan verilmemelidir.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"> </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><a href="http://www.mehmetfahrisertkaya.blogspot.com/" target="_blank">Mehmet Fahri Sertkaya</a> | <a href="http://www.akademiedergi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi </a></span></div>
Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-14799322751829738242017-05-29T15:46:00.000+03:002017-05-29T15:25:48.448+03:00Manevi evlat, gerçek bir evlat gibi midir? Dul bir adam, manevi kızları ile, bir evde yaşayabilir mi? | Akademi Dergisi<div style="text-align: center;">
<img alt="akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, Mustafa Kemal Atatürk, atatürk'ün manevi kızları, zsa zsa gabor, gizli yahudiler, sabetayistler, kemalizm, " border="0" height="568" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRNoZzB-NWosE8K8HJj53mS_IqHKV8Icv9czryb1TOv05qWIJZEFcjpsKDWfwmfS3YhKs9NSIepjTf29ErpSH9wu-4y4TTT0SRg5FnRyfAJukJqT6p16xi36djVJuZlwgXkFIuuaDeCPVe/s640/dul-bir-adam-manevi-kizlari-ile-bir-evde-yasayabilir-mi-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-ataturk-un-manevi-kizlari-sabetayistler-gizli-yahudiler-zsa-zsa-gabor-kemalizm-nikah-manevi-evlat-evlenebilir-.jpg" title="Dul bir adam, manevi kızları ile, bir evde yaşayabilir mi? Manevi evlat, gerçek bir evlat gibi midir? | Mehmet Fahri Sertkaya" width="640" /></div>
<br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">İslam hukukuna göre kalamaz...</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">İslam hukukuna göre manevi evlat, gerçek bir evlat değildir ve manevi kız büyüdüğünde eş olmayı kabul etse, nikah kıyılabilir. Bu, dine aykırı değildir, ahlaksızlık olarak da değerlendirilmez. Töremize de ters değildir. Eşler arasında 20-30 yaş ya da daha fazla yaş farkı olması da nikaha mani değildir.</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Manevi oğul da büyüdüğünde, kendisi isterse, manevi annesi olan kişi ile evlenebilir. Ya da bazı manevi evlat ilan edilenler zaten çocuk değildir ve manevi anne ve babaları ile ciddi bir yaş farkı da yoktur. Sonradan karar değiştirip evlenmek isterlerse;</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">➥ "Durun bakalım, siz birbirinizi manevi evlat ve manevi anne ilan etmiştiniz. Bundan asla dönemezsiniz ve evlenemezsiniz" denilmez.</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dolayısı ile "manevi evlat" bağı, gerçek bir kan/aile bağı değildir. Evlatlık çocuk edinmek de böyledir. Akil ve baliğ olduğunda, gerçek evlat gibi bir hukuka sahip değildir. Bir baba, öz kızını başı açık görebilir, kollarını görebilir ama evlatlık kızını tesettürsüz göremez. Bir anne, evlatlık bir erkek ile öz oğlu kadar rahat yaşayamaz. Onun yanında hep tesettürlü olmalıdır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İslam hukuku, sadece sözden ibaret olup kan bağı olmayan bir manevi evladı ya da evlatlık alınmayı, gerçek evlatlık saymaz, hukukunu kesin olarak çizer. Böyle olmasa, niyetini bozan herkes gayr-i meşru ilişki içinde olduğu kişiyi manevi evlat ilan eder ve yoluna bakar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir kişi bir kızı manevi evlat edinse onun eline, saçına bile temas edemez. Hatta tesettürsüz haline, saçına bile bakamaz. Haram olur. Nerede kaldı ki manevi evlat ile dul bir manevi baba ya da dul bir anne aynı evi, rahat rahat paylaşsınlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi Kamalistlerin ya da kendilerini Kamalizmin ardına gizleyen Sabetayistlerin hukuku nasılsa, böyle bizim gibi açıkça yazıp anlatsınlar, şu mesele de açıklığa kavuşsun.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir de bu milletin şu hususu tartışmaya hakkı var, kimse buna mani olamaz. Bir kız var, çoktan genç kız olmuş. Kendi başına bile hayatına devam edebilecek yaşa gelmiş. Buna rağmen annesi ve babası var. Anne ve babasının geçimi de rahat. Bu durumda kim kızını manevi evlat olarak verir, kim bu kızı manevi evlat olarak alır. Üstelik çok sayıda "kız" manevi evladı varken?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bunun ardına, 15 yaşında bekaretini Sabetayist gizli Yahudi Kamal Adıtürk'e, mesai saati içinde, devletin yönetildiği Çankaya köşkünde veren Zsa Zsa Gabor'u da tartışmak yerinde olur.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonra da yine 15-16 yaşlarında kızlara, İran şahının karşılandğı resmi toplantıda çırılçıplak şovlar yaptırıldığını marifetmiş gibi övüne övüne anlatan ve olayın şahidi bir kaç Kamalistin hatıratları tartışılabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.mehmetfahrisertkaya.blogspot.com/" target="_blank"><br /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.mehmetfahrisertkaya.blogspot.com/" target="_blank">Mehmet Fahri Sertkaya</a> | <a href="http://www.akademiedergi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</span>Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-55401477113264243082017-05-13T05:12:00.000+03:002017-05-14T14:34:10.172+03:00Süleyman Yeşilyurt: Yalancı müptezel dediler. Kaçtı dediler. Ben kaçmadım. Ben bunları 16 sene önce yazdım ve beraat ettim. | Akademi Dergisi <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9_9s_hyzoJy7f2rFCR3eLkukrAU2fkwUAZmS6S72H0WtSl8HQv2jgGgvjHwxa_Yf2QmMg4he2ygcznHrBm_lklGw_6fLg0hKBZLyWvWuGnLgffZKU3xIXLmKFs7fQc_7cgRd5PdP1YkI/s1600/suleyman-yesilyurt-yalanci-muptezel-dediler-kacti-dediler-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-fethullah-gulen-pensilvanya-cambazi-ataturk-un-gonul-galerisi-ata-ne-kadinlar-sevdi-feto.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, süleyman yeşilyurt, mustafa kemal atatürk, fethullah gülen, atatürk'ün gönül galerisi, pensilvanya cambazı, gerçek yüzü, " border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9_9s_hyzoJy7f2rFCR3eLkukrAU2fkwUAZmS6S72H0WtSl8HQv2jgGgvjHwxa_Yf2QmMg4he2ygcznHrBm_lklGw_6fLg0hKBZLyWvWuGnLgffZKU3xIXLmKFs7fQc_7cgRd5PdP1YkI/s640/suleyman-yesilyurt-yalanci-muptezel-dediler-kacti-dediler-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-fethullah-gulen-pensilvanya-cambazi-ataturk-un-gonul-galerisi-ata-ne-kadinlar-sevdi-feto.jpg" title="Süleyman Yeşilyurt: Yalancı müptezel dediler. Kaçtı dediler. Ben kaçmadım. Ben bunları 16 sene önce yazdım ve beraat ettim. | Akademi Dergisi" width="640" /></a></div>
<br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>YAZIKLAR OLSUN</b></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">➥ "Kaçmadım. Bir meczupla beni karıştırdılar. 7 ay önce videosu çekilmiş. Onun fotoğrafıyla beni yan yana koydular. O kaçıyor, ben kaçmıyorum. Benim onunla ne alakam var? Yalnız burada çifte standart var. Ben o programa konuk olarak gittim. Moderatörler yok. Hakkaniyet olması lazım. Şimdi o insanlar meydanda yok. 4 gündür evde polis bekliyorum. Çocuklarıma dedim ki '<b>Ben gidiyorum artık. Dayanamayacağım</b>.' Kaçmadım, buradayım. Bu bilinsin."</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
➥ "Günlerce benim psikolojimi bozdular. '<b>Yalancı müptezel.</b>' dediler. '<b>Kaçtı.</b>' dediler. O günkü program... 16 sene evvel '<b>Atatürk'ün Gönül Galerisi'</b> kitabını yazdım. Aktüel dergisine kapak oldu. Posta gazetesi, '<b>Ata ne kadınlar sevdi'</b> diye haber yaptı. Milliyet gazetesi de kitabın haberini yaptı. O gün beni övüyorlardı. Bugün ne oldu da bana sövüyorlar? '<b>Ata'ya sövdü, FETÖ’yü övdü</b>' diyorlar. Fetullah Gülen’in en kuvvetli zamanlarında ben '<b>Pensilvanya Canbazı</b>' kitabını yazdım. Hastayım, tutuklandığım taktirde can güvenliğimin sağlanmasını talep ediyorum."</div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
| <a href="http://www.akademidergisi.de/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</span>Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-5496771400426925762017-05-13T04:35:00.000+03:002017-05-13T15:23:52.506+03:00Süleyman Yeşilyurt'un tutuklanması hukuk/adalet değildir, medya lincidir. | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi<div style="text-align: center;">
<img alt="akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, süleyman yeşilyurt, medya, zsa zsa gabor, sabetayistler, gizli yahudiler, mustafa kemal atatürk, Adnan Menderes, celal bayar, gizlenen gerçekler, " border="0" height="546" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNqVXijTRb72g9rx0sWybJ0PkZabIMdyC332YQlt-br0pGMs9LDotMrtASj2XTdL7wCzuhV2BfC4T9MbWwsKA08FCuu9zxvxOXHySMTR5MsC7FbejIfC_J-vyt8cjsIIyVFeyN0PLxxNw/s640/suleyman-yesilyurt-un-tutuklanmasi-hukuk-adalet-degildir-medya-lincidir-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-zsa-zsa-gabor-sabetayistler-adnan-menderes-celal-bayar-.jpg" title="Süleyman Yeşilyurt'un tutuklanması hukuk/adalet değildir, medya lincidir. | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi" width="640" /></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>HUKUK DEĞİL BU, MEDYA LİNCİ...</b></span></div>
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Süleyman Yeşilyurt</b>'un tutuklanması hukuk/adalet değildir, medya lincidir. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Adam zaten daha önce tekrar tekrar yargılanıp da beraat ettiği hususları anlattı. Hala onun hakaret suçu işlediğini iddia edenler, konuyu şöyle bir açıp da neyin, neden, neye göre suç olduğunu ve onun dayandığı delillerin neden dikkate alınamayacağını izah etmeye teşebbüs bile edemediler. Attılar başlıkları, attılar başlıkları, neticesi bu...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O halde yıkılsın Guguk sistemi ve kapatılsın Guguk fakülteleri. Yazık bu milletin vergilerine. Gerçek hukukçular yerine, doğru düzgün meramını anlatmak vasfına bile sahip olmayıp ulusalcı derin devletin ve Alevi mezhepçilerinin ve Sabetayist paralel devletin meşhur edip sözde saygın ettiği kalemşörlerin gazına bile gelebilen gugukçuları yetiştiren bir Guguk fakültesinin açık kalması, bu memleketin ve milletin zararınadır. İhtiyar heyeti bile bunlardan daha iyi adalet dağıtır ve daha dik durabilir. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşte sayfamızın duvarında duruyor Adıtürk'ün devletin saraylarında küçük kızları çırılçıplak dans ettirmesi, Çankaya köşkünde 15 yaşına yeni girmiş <b>Zsa Zsa Gabor</b> ile cinsi münasebet kurmasını, en sağlam Atatürkçü kaynaklardan aktardığımız delilleri...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ve ispat ettik bin kere, 5816'yı da bu sözde habercilerin, gazetecilerin dedelerinin bir ihanet faaliyeti ile çıkarttıklarını. O yasayı çıkartanlar Türk ve Müslüman görünerek Türk'e ve Müslümana ihanet edenlerdi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fotoğraf: </div>
<div style="text-align: justify;">
➥ 5816 sayılı <b>Sabetayist gizli Yahudi Atatürk</b>'ü koruma kanununu, Anayasa'nın eşitlik ilkesini ve evrensel hukukun en temel normlarını bile hiçe sayarak, sırf kendi rejimleri yıkılmasın diye çıkartan <b>gizli Yahudi Menderes</b> ve <b>gizli Yahudi Celal Bayar</b>... Yasayı yazan da bir Yahudi hukukçuydu. Onaylayan kabine ve meclis de tıka basa <b>gizli Yahudi, gizli Ermeni ve Mason</b> doluydu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.mehmetfahrisertkaya.blogspot.com/" target="_blank">Mehmet Fahri Sertkaya</a> | <a href="http://www.akademiedergi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</span><a href="https://www.facebook.com/AkademiDergisiCom/photos/a.816376381802745.1073741828.816372698469780/1272385742868471/?type=3&theater#"></a><div class="fbPhotosPhotoButtons" id="fbPhotoSnowliftCallToActionButton" style="-webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: white; color: #1d2129; cursor: default; display: inline-block; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 12px; font-style: normal; font-variant-caps: normal; font-variant-ligatures: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; orphans: 2; position: relative; text-align: left; text-decoration-color: initial; text-decoration-style: initial; text-indent: 0px; text-transform: none; user-select: none; white-space: normal; widows: 2; word-spacing: 0px;">
</div>
Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-1388681461412546372017-05-13T00:43:00.000+03:002017-05-14T14:51:03.812+03:00Süleyman Yeşilyurt: Burada bir çifte standart var. Ben kaçmadım. 16 senelik konu bunlar. Dün övüyorlardı, bu gün neden sövüyorlar? | Akademi Dergisi<div style="text-align: center;">
<img alt="akademi dergisi, ata'ya hakaret, fethullah gülen, gizlenen gerçekler, hasan akar, Mehmet Fahri Sertkaya, mustafa kemal atatürk, süleyman yeşilyurt, fetö, " border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMY-vDlSOFz0HIy9gJWeZgm91ME3Zld3MC1Pb9mRGH4-YO8E8y4v7Vc0G4MOiyuMxgcC6dl4u6IDbR0JEWB9UZj9RpK5tGO24Ytic6ZFVLvhNZb6keGrukmbEiAJUJyay6pEUeS4TcHVU/s640/akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-suleyman-yesilyurt-mustafa-kemal-ataturk-hasan-akar-ataya-hakaret-fethullah-gulen-.Jpeg" title="Süleyman Yeşilyurt: Burada bir çifte standart var. Ben kaçmadım. 16 senelik konu bunlar. Dün övüyorlardı, bu gün neden sövüyorlar? | Akademi Dergisi" width="640" /></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Süleyman Yeşilyurt , "<b>Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret</b>" ve "<b>Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme</b>" gerekçeleriyle tutuklandı.</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
Avukat kızı Berin Yeşilyurt ile Bakırköy Adalet Sarayına gelen Süleyman Yeşilyurt, adliyeye giriş yapmadan önce basın mensuplarına açıklama yaptı. Günlerdir medyada, kaçtığının yazıldığını aktaran Yeşilyurt, pazartesiden bugüne evinde bulunduğunu söyledi.<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="360" src="https://ok.ru/videoembed/308613286512" style="font-family: "Times New Roman"; text-align: start;" width="640"></iframe></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yeşilyurt, kaçmadığını savunarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ "Güvenlik şubeyi arıyorum; 'Gelin alın.' diye. 'Gelmezseniz gidip ifademi vereceğim.' dedim. Kaçmadım. Bir meczupla beni karıştırdılar. 7 ay önce videosu çekilmiş. Onun fotoğrafıyla beni yan yana koydular. O kaçıyor, ben kaçmıyorum. Benim onunla ne alakam var? Yalnız burada çifte standart var. Ben o programa konuk olarak gittim. Moderatörler yok. Hakkaniyet olması lazım. Şimdi o insanlar meydanda yok. 4 gündür evde polis bekliyorum. Çocuklarıma dedim ki 'Ben gidiyorum artık. Dayanamayacağım.' Kaçmadım, buradayım. Bu bilinsin.''</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kendisine "<b>sahte tarihçi</b>" dediklerini aktaran Yeşilyurt, 23 kitap yazdığını, tarihçi olmadığını, yayıncı olduğunu dile getirerek;</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ ''Günlerce benim psikolojimi bozdular. 'Yalancı müptezel.' dediler. 'Kaçtı.' dediler. O günkü program... 16 sene evvel 'Atatürk'ün Gönül Galerisi' kitabını yazdım. Aktüel dergisine kapak oldu. Posta gazetesi, 'Ata ne kadınlar sevdi' diye haber yaptı. Gazetelerde kitabın haberini yaptı. O gün beni övüyorlardı. Bugün ne oldu da bana sövüyorlar? 'Ata'ya sövdü, FETÖ’yü övdü' diyorlar. Fetullah Gülen’in en kuvvetli zamanlarında ben 'Pensilvanya Canbazı' kitabını yazdım.'' diye konuştu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Açıklamanın ardından emniyet güçleri Yeşilyurt'a eşlik ederek, mahkemeye götürdü. Yeşilyurt'un, yanında bazı kişisel eşyalarını getirdiği görüldü.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ertuğrul Sarıyar'ın, Süleyman Yeşilyurt hakkında bir televizyon programında Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili kullandığı ifadeler nedeniyle, <b>Hasan Akar </b>hakkında ise Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'la ilgili sosyal medyada paylaşılan bir videoda yer alan sözleri sebebiyle başlattığı soruşturmada, Yeşilyurt ve Akar hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararını nöbetçi hakimlik değerlendirmişti. Nöbetçi Bakırköy 1. Sulh Ceza Hakimliği, Yeşilyurt ve Akar hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarmıştı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
| Milliyet</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: center;">
<img border="0" height="359" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiuBQzPy5lAlcrNe4zVBBkT66imF5-vAQFAPsmfdX8d9CYjRwj3KuVXiCATyuZZWlst8RjVBt9mg3SofjmnSfR6Rwj4EwsNrPKQc7rym0J9yRTgYtbpUmZHpksPG6ECf_RkI9locBmcp8Q/s640/akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-suleyman-yesilyurt-mustafa-kemal-ataturk-hasan-akar-ataya-hakaret-fethullah-gulen-pensilvanya-canbazi-ataturk-un-gonul-galerisi-gizlenen-gercekler-gercek-yuzu..jpg" width="640" /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>"HASTAYIM, CAN GÜVENLİĞİM SAĞLANSIN"</b></span></div>
<div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">"Kaçmadım. Bir meczupla beni karıştırdılar. 7 ay önce videosu çekilmiş. Onun fotoğrafıyla beni yan yana koydular. O kaçıyor, ben kaçmıyorum. Benim onunla ne alakam var? Yalnız burada çifte standart var. Ben o programa konuk olarak gittim. Moderatörler yok. Hakkaniyet olması lazım. Şimdi o insanlar meydanda yok. 4 gündür evde polis bekliyorum. Çocuklarıma dedim ki 'Ben gidiyorum artık. Dayanamayacağım.' Kaçmadım, buradayım. Bu bilinsin.</span></div>
<div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Günlerce benim psikolojimi bozdular. 'Yalancı müptezel.' dediler. 'Kaçtı.' dediler. O günkü program... 16 sene evvel 'Atatürk'ün Gönül Galerisi' kitabını yazdım. Aktüel dergisine kapak oldu. 'Ata ne kadınlar sevdi' diye haberler yaptılar. Milliyet gazetesi de kitabın haberini yaptı. O gün beni övüyorlardı. Bugün ne oldu da bana sövüyorlar? Fetullah Gülen’in en kuvvetli zamanlarında ben 'Pensilvanya Canbazı' kitabını yazdım. Hastayım, tutuklandığım taktirde can güvenliğimin sağlanmasını talep ediyorum."</span></div>
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span><br />
<div style="text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="360" src="//ok.ru/videoembed/308616104560" width="640"></iframe></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<div style="font-family: "helvetica neue", arial, helvetica, sans-serif; text-align: justify;">
| <a href="http://www.akademidergisi.de/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</div>
Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-20571145182295668362017-05-12T01:00:00.000+03:002017-05-12T18:38:57.012+03:00Manevi evlat ile evlenmek mi suçtur, nikahsız sevgili hayatı yaşamak mı? Neyin hakaret olduğu iddia ediliyor? | Mehmet Fahri Sertkaya<div style="text-align: center;">
<img alt="akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, sabetayist mustafa kemal atatürk, mustafa armağan, yavuz bahadıroğlu, manevi evlat, hakaret mi, ata'nın hayatındaki 19 kadın," border="0" height="234" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiv8ZwaFBwgfHnXsj0JdE1KP6990uZOVvx7nmycpoea4QwoCsGCe5xjfimZ4Ctvaya9lz_CSp8Gf_kSM6zqzrte13v_IS_gNsJSOpYI40eouiojsa9A6IXuSJatHr8q6mDDVrndXCeDiRU/s640/mustafa-armagan-yavuz-bahadiroglu-suleyman-yesilyurt-tvnet-canli-yayin-atanin-hayatindaki-19-kadin-manevi-evlat-hakaret-mi-mehmet-fahri-sertkaya-akademi-dergisi-resat-nuri-guntekin-calikusu-.jpg" title="Manevi evlat ile evlenmek mi suçtur, nikahsız sevgili hayatı yaşamak mı? Neyin hakaret olduğu iddia ediliyor? | Mehmet Fahri Sertkaya" width="640" /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>Manevi evlat nedir?</b></span></div>
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kamalistlerin pek bir sevdiği Reşat Nuri Güntekin bile, Çalıkuşu isimli eserinde, hikayeyi öyle ilerletir ki Gülbeşeker'i manevi evlat edinen subay, daha sonra, aynı evde yaşadıkları için halk arasında yayılan dedikodulardan rahatsız olur ve halkın tepkisinden kurtulmak için manevi evlat edindiği Gülbeşeker'i nikahına alır... Sorun da kalmaz. Kamalist zihniyetli Reşat Nuri'ye göre bile sorun, nikahına almasında değildir, nikahına almamasındadır. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu davranış tarzı, bu anlayış/kabulleniş, onlarca senedir kitaptan okuyanlarda ya da dizilerini izleyenlerde, hiç kimsede bir rahatsızlığa sebep olmaz. Neden?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çünkü bizim kültürümüzde, dinimizde, manevi evlat, gerçek bir evlat değildir. Bir kimse bir kızı manevi evlat edinse, o kız akil ve baliğ olduktan sonra kendisine namahrem olur. Onun saçına, kollarına bile bakamaz, haram olur. Elini bile öptüremez, fiziki temas kuramaz. İslam hukukuna göre, bu böyledir. "<b>Manevi evladım</b>" demesi bu haramlığı kaldırmaz ve manevi evlat sayması nikah kıymasına da mani olmaz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Pekiyi, bir insan, zaten nikah dışı birlikte yaşamayı son derece normal gören, nikahla birlikte yaşarmış gibi normal gören bir insan, manevi evladım dediği kişiyi, daha sonra nikahına almak yerine yatağına alırsa, burada nasıl bir değerlendirme yapmak gerekir? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Bu yaptığında yanlış olan nedir? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>a-</b> Manevi evladı öz evlat gibi saymaması çok yanlıştır. Nasıl olur da onu kendine eş yapar?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>b-</b> Manevi evlat ile zaten kan, akrabalık bağı yoktur, karşılıklı rıza olursa nikah hukuka uygundur ama nikahsız alması çok yanlıştır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>c-</b> Yahu amma uzattın, biz de biliyoruz neyin ne olduğunu ama Adıtürkçülük yıkılırsa bizim halimiz ne olur? İki saatlik programda başka suç unsuru olduğunu iddia edebildiğimiz bir şey de yok, uzatma işte!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.mehmetfahrisertkaya.blogspot.com/" target="_blank">Mehmet Fahri Sertkaya</a> | <a href="http://www.akademidergisi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</span><span aria-live="polite" class="fbPhotosPhotoCaption" data-ft="{"tn":"K"}" id="fbPhotoSnowliftCaption" style="background-color: white; color: #1d2129; display: inline; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 18px; outline: none; width: auto;" tabindex="0"><span class="hasCaption" style="font-family: inherit;"></span></span>Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-33782819608099081922017-05-12T00:08:00.000+03:002017-05-12T19:22:06.140+03:00Kamalistler "Hakarettir'' diyorlar ama neyin, neden hakaret olduğunu izahta çaresiz kalıyorlar. Afet İnan ile Atatürk ilişkisine dair | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi<div style="text-align: center;">
<img alt="akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, mustafa armağan, mustafa kemal atatürk, sabetayistler, yavuz bahadıroğlu, süleyman yeşilyurt, rıza nur, manevi evlat, afet inan, eş cinsel mi, gay mı, gizli yahudiler" border="0" height="410" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXinfOs2oywQl54CkwWwAFfUQTvuDi41OhtdjT9-Ce_OF9XlJ0DPY7pbVedJP_qqbXDu4Q5uymp0tODMHWh3OYL9Riey2vOq54Z2TVH1CPTqIz7qFq2fSkNKLZhWgzsZnOdLnAPofnfy4/s640/sabetayistler-adnan-menderes-mustafa-armagan-yavuz-bahadiroglu-suleyman-yesilyurt-tvnet-canli-yayin-atanin-hayatindaki-19-kadin-manevi-evlat-hakaret-mi-mehmet-fahri-sertkaya-.jpg" title="Kamalistler "Hakarettir'' diyorlar ama neyin, neden hakaret olduğunu izahta çaresiz kalıyorlar. Afet İnan ile Atatürk ilişkisine dair | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi" width="640" /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">"<b>Manevi evlat</b>" ile evlenilebilir, hukuka uygundur.</span></div>
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
**</div>
<div style="text-align: justify;">
'<b>Atatürk eşcinsel (gay) miydi?</b>' diye sorulmuşsa, savcı ne yapacak? ''<b>Ne var bunda? Bu suç değil?</b>'' dedi ve baskılara, medya lincine boyun eğmeyip hukuka uydu. Sonra hakim de "<b>EVET, BU, SUÇ DEĞİL</b>" dedi, savcıyı tasdik etti ve beraat verdi. Asıl önemli olanı, bu aşamadan sonra bile, bu çağdışı, gerici ve yüzlerce delili bile görmezden gelebilen yobaz Kamalistler neyi kabullenebildiler?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
***</div>
<div style="text-align: justify;">
<b>NASIL İŞLERİNE GELİRSE...</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Afet İnan</b> ile <b>Adıtürk'</b>ün arasında bir cinsi birliktelik, bir dost hayatı iddiası hakaret ve suç ise, bu suç kime karşı işlenmiş bir suçtur? Adıtürk'e karşı işlenmiş bir suç mudur, Afet İnan'a karşı işlenmiş bir suç mudur? Her ikisine karşı işlenmiş bir suç mudur ve bu, hukuk sistemimize göre de bir suç kabul edilmekte midir yoksa delil tanımaz yobaz Adıtürkçülerin keyfine uyulup da bu, suç mu kabul edilmelidir?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Adıtürk denilen <b>Sabetayist gizli Yahudi</b> şahsın, hayatı boyunca evlilik dışı, nikah dışı dost hayatı yaşadığı çok sayıda kadının var olduğu, inkarı mümkün olmayan somut deliller ile meydandadır. Bunlardan birkaçını, Adıtürkçüler de inkar etmemektedirler ve hatta bunlarla övünmektedirler. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O halde samimiyetle konuyu biraz inceleyelim...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Başta '<b>manevi kızım</b>' dese de, akil ve baliğ olmuş ya da günümüz kriteri ile 18 yaşından gün almış biri ile sonradan evlenmeyi tercih etmesi suç mu olurdu, ahlaksızlık mı? Manevi kız, öz kız mıdır, kan/akrabalık bağı var mıdır, nikah haram mıdır? Ve bu, kime, neye göre suç ya da ahlaksızlık olurdu? Bu gibi bir hadise yaşanıp, manevi evlat olarak alıp, sonra nikah kıymak istendiğinde, hukuk sistemimiz buna mani mi olurdu? Şu anda benzeri hadiseler oluyorsa, mani oluyor mu? Bu hukuk sistemi, gelin ile kayınpederinin evlenmesine bile izin verdi. Gelin-kayınpeder evliliğine, yapılan itirazı değerlendiren yargıtay da, itirazın üzerine geçen 13 sene sonra, Eylül 2014'te "<b>olur</b>" verdi, nikahı onadı, hukuka uygun buldu. Ne olacak şimdi? Manevi evlat falan değil, öz evladının hanımı ile ve evladı da sağ iken bir kimsenin nikah kıymasına izin verdi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Konuyu Kamalistlerin büyük çoğunluğu gibi şahıslara, vak'alara ve işimize gelip gelmediğine göre değil, dürüst, medeni insanlar gibi biraz daha inceleyelim...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Evlilik/nikah dışı birlikte yaşamayı, evlilik kadar normal görenler, sabah akşam milletin kafasını "<b>Cinsel tercihlerimde, yaşam tercihlerimde özgürüm</b>", "<b>Benim bedenim, benim kararım</b>", "<b>Çocuk yaparım, evlenmem, sana ne!</b>" diye diye şişirenler, şimdi neyin mücadelesini veriyorlar? Bu nasıl bir iki yüzlülük? Bu nasıl bir samimiyetsizlik?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir kimsenin, hukuken evlenmesine, nikah kıymasına mani bulunmayan 18 yaşından büyük birine önce "<b>manevi evladım</b>" deyip sonra nikahsız birliktelik yaşadığı iddiasını, bu zihniyetteki insanların bile hakaret kabul etmesi iki yüzlülüktür... Herkes bu iddiayı hakaret kabul etse bile bunların karşı çıkıp hakaret kabul etmemesi gerekir. Üstelik an itibari ile bu ülkenin hukuk sisteminde, evlilik/nikah dışı sevgili hayatı suç da, yüz kızartıcı eylem de değildir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Düşünün ki bu ülkede eşcinsellik de serbest ve yüz kızartıcı bir eylem değil ama eşcinselliğini bir vakitten sonra hiç kimseden saklamamış ve cihana duyurmuş olan, eşcinselliğini sık sık latife mevzusu bile yapmış olan ve eşcinsel olduğuna dair de somut çok sayıda tarihi ispat bulunan Adıtürk'e "<b>Eşcinseldi</b>" demek değil, "<b>Eşcinsel miydi?</b>" diye sormanın bile suç olduğunu iddia edebiliyorlardı. Ne yazık ki, çoğunluğu "<b>Ne var bunda, bu suç değil</b>" deseler de, bazı ibneler de bunun suç olduğunu iddia edebildiler. Sanki herkesin yasalar önünde eşit olduğunu söyleyen Anasaya'mız değilmiş gibi "<b>Söz konusu olan Atatürk'tür. Bu suçtur.</b>' diyorlardı. Netice ne oldu? Hukuk/adalet galip geldi ve beraat ettik.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bütün bunlar, çok çirkin, çok samimiyetsizce, çifte standartlı davranışlar. Dahası da var ki, 5816 sayılı olup <b>Sabetayist Adnan Menderes</b> ve gizli ihanet çetesinin ürünü olan, dünyaca meşhur bir Yahudi hukukçuya, hem de adam "<b>Böyle bir yasa olmaz. Bu hukukun en temel normlarına bile aykırı. Şahsa özel kanun yazılamaz. Kanun ölülerin hakkını korumaya alamaz. Kaos çıkar</b>" deyip durduğu halde, siyasi baskılar ile zorla hazırlatılan ceza maddesi, yani bilinen adı ile Adıtürk'ü koruma kanunu, ispat edilmiş tarihi gerçeklerin somut delilleri ile birlikte dillendirilmesini, anlatılmasını değil, ispat edilememiş iftiraları ya da hakareti suç sayıyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bazı çevreler tarafından, tamamen siyasi çıkarlar gereği, öyle bir hava oluşturuluyor ki "<b>Söz konusu Adıtürk'tür. Senin ispatın, şahidin, yerli yabancı kaynaklardan onlarca hatta yüzlerce delilin umurumda değil. Benim tapındığım adamın eksiklerini, hatalarını, suçlarını anlatamazsın. Anlatmayacaksın. Bana çok faydalı olan bu adamı ve rejimi yıkamazsın. Ben de biliyorum neyin ne olduğunu ama benim elimde başka malzeme kalmaz</b>." havasına giriliyor. Üstelik bunların ağzından çağdaşlık, ilericilik, hukukun üstünlüğü gibi tabirler de hiç düşmüyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bunlar gayr-i medeni tavırlar. Bunlar samimiyetsizlik. Bunlar, Türk ve İslam düşmanı çevrelerin, kendilerini Türk ve Müslüman göstere göstere sergiledikleri, çıkara dayalı tavırlar. Ve bu tavır, bu zihniyet iyice sıktı bu milleti... </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şu kadar basın ve medya kuruluşunda "Hakaret" diye diye bu mevzuda haber yapan ama neyin hakaret olduğuna dair doğru düzgün yorum bile yapamayan, köşe yazısı bile yazamayan, malum programda delil olarak sunulanların bir tekini bile çürütemeyen, en küçük bir tarihçilik tavrı, çabası bile sergileyemeyen herkes bir araya gelsin, bizden bir kişiyi karşılarına çıkartalım, bir canlı yayın yapılsın, alem izlesin. Hakaret mi, ispatlı hakikat mi, suç mu, bilim mi, herkes öğrensin... </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hala dillerinde "<b>Rıza Nur'un iftiraları bunlar</b>" cümlesi... Ne Rıza Nur'u? Yerli yabancı yüzlerce ciddi kaynak var ve "<b>Büyük hakaret</b>" diye diye haber yapanlar, ne acıdır ki, bu kaynakları bunca senedir gördüler, bildiler, haberdarlar ama bu adice tavrı sergiliyorlar. Üstelik biz dahil çok sayıda kişinin, uzun yıllardır yargılanıp beraat ettiğini, programda kaynak gösterilen eserlerin de daha önce yargılamalar ile yasaklanmak istenip beraat ile neticelendiğini de biliyorlar. Bir de küstahça üste çıkıp herkese küfür edebilecek kadar düşüyorlar. Derhal bu medeniyetsiz, samimiyetsiz, yobaz ve küfürbaz şahısların yargılanması ve toplumun huzuru için toplum içinden çıkartılması, hapsedilmesi gerekiyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.mehmetfahrisertkaya.blogspot.com/" target="_blank">Mehmet Fahri Sertkaya</a> | <a href="http://www.akademidergisi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</span>Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-68275010761431315262017-05-10T19:12:00.000+03:002017-05-12T19:08:38.051+03:00 Masonların, Sabetaycıların ve gizli Yahudilerin büyük dostu ve onlar tarafından çokça pohpohlanan İlber Ortaylı, yine saçmaladı! | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi<div style="text-align: center;">
<img alt="akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, mustafa armağan, yavuz bahadıroğlu, yeşilyurt, tv net, ilber ortaylı, sabetaycılar, adnan oktar, mustafa kemal atatürk, " border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg40dYSGG5ViGq-xo1YstUDSa6XztIdQEszM6eZfpupSGgqQRsKFf7hpRPuhZY5orgxZSs1FGFEvYvInbr42PyV5573RscVVXugZQSBdjChsuYeFEOVNHL6GNTi7rRScHB9FfpZh9wtdGA/s640/masonlarin-sabetaycilarin-ve-gizli-yahudilerin-buyuk-dostu-ilber-ortayli-mustafa-armagan-yavuz-bahadiroglu-suleyman-yesilyurt-tvnet-canli-yayin-atanin-hayatindaki-19-kadin-manevi-evlat-hakaret-mi.jpg" title=" Masonların, Sabetaycıların ve gizli Yahudilerin büyük dostu ve onlar tarafından çokça pohpohlanan İlber Ortaylı, yine saçmaladı! | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi" /></div>
<span aria-live="polite" class="fbPhotosPhotoCaption" data-ft="{"tn":"K"}" id="fbPhotoSnowliftCaption" style="background-color: white; color: #1d2129; display: inline; font-family: "helvetica" , "arial" , sans-serif; font-size: 14px; line-height: 18px; outline: none; width: auto;" tabindex="0"><span class="hasCaption" style="font-family: inherit;"></span></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>HAYDİ ORADAN!</b></span></div>
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Tarihçilik yapsana be adam! Sen tarihçi bir bilim adamı mısın, Mason, Yahudi ve Siyonist dostu musun? Bu mu tarihçilik? Bu mu bilim, bu mu bilim adamlığı? Bu mu aydın insan duruşu? Bu mu topluma örnek duruş? Bu mu adalet? Tarihçi geçinerek bin tane delili nasıl hiçe sayabilirsin de, yetmeyip, yanlış yapan, çirkin davranış sergileyen sen olduğun halde bir de üste çıkabilirsin?</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
***</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Uzun yıllar önce <b>Adıtürk'ün Sabetayist bir gizli Yahudi</b> olduğunu gür sesle bütün Türkiye'ye duyurduğumuzda, kısa bir süre sonra bu husus <b>İlber Ortaylı</b>'ya da sorulmuştu ve Ortaylı "Atatürk köylü. Köylüden Yahudi çıkmaz. Yahudiler hep şehirli olur" mealinde gülünç ötesi bir cevap verebilmişti. <span style="font-size: x-small;">(1)</span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
İslamcı bir tarihçi, böylesine ciddi bir konuda ve böylesine ciddi bir soru karşısında ve alemin ve tarihin önünde, benzeri bir açıklamayı yapsaydı, ömrü boyunca unutturulmaz, o adamın üzerindeki büyük bir leke olarak anılırdı. Oysa İlber'in bu tuhaf cevabına ve doğruları kasten gizleyen tavrına, basın ve medyadan hiç tepki olmamıştı. Akademi çevresinden de hiç tepki gelmedi. Profesörlerden, öğretim üyelerinden hiç ses çıkmadı. </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Oysa biz Adıtürk'ün Sabetaycı gizli Yahudi olduğuna ve İngiliz derin devletindeki Siyonistlerle ittifak halinde hareket ettiğine dair yorumlarımızı/yayınlarımızı, son derece bilimsel somut delillere dayandırmıştık ve sonraki süreçte bunlardan yargılandık ve beraat de ettik. </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Savcı ve sonra hakim, dayandığımız kaynakların son derece itibarlı kaynaklar olduğunu, hatta Atatürkçü kaynaklar olduğunu, hatta iddialarımızdan bazılarının Adıtürk'ün kendi itirafları olduğunu, hatta bazı kaynaklarımızın Türk Tarih Kurumu'nun da başvurduğu kaynaklar olduğunu kabul etmişti. Bizim bu kaynaklara sadık kaldığımızı da... Kısa bir süre sonra, önce Sabetaycı gizli bir Yahudi olduğunu inkar edip duran, sonra kendi kanalında itiraf etmeye mecbur bıraktığımız <b>Adnan Oktar</b>'ın adamlarının yeni bir şikayeti ile, aynı sitelerimizden, aynı sosyal ağ sayfalarımızdan, aynı yayınlarımızdan ve iddialarımızdan dolayı, hukukun en temel normları bile çiğnenerek aynı eylemlerimizden dolayı yeniden yargılandık ve damarlarındaki kana kadar Kamalist bir taraflı hakimeden ceza aldık. </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
İlk davadaki savcı ve hakimin aksine, ne konuları biliyordu, ne kaynakları, ne olayları, ne şahısları, ne yayınlarımızı biliyordu. Ne de şikayet dilekçesini doğru düzgün incelemişti ve ne de bilirkişiye danıştı. O Kamalistti, söz konusu olan onun Adıtürk'üydü ve bilim milim, hak, hukuk, hürriyet, insan hakları falan hepsi boştu... Kafasına koymuştu, 2,5 sene cezayı verdi geçti. </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Üstelik sadece 20 gün sonra, yine aynı hakimede, yine <b>Sabetayist Adnan Oktar</b>'ın adamlarının şikayeti ile, yine Adıtürk gerçeklerini anlattığımız aynı bloglar, yayınlar ve iddialara dair başka bir dava vardı, bir öncekinde 2,5 sene veren hakime, bu defa kendisi ile gurur duyarak 3 yıl 9 ay verdi... </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Şu anda <a href="http://www.kriptoyahudiler.blogspot.com/" target="_blank">İçimizdeki İsrail</a>'in ve <a href="http://www.kriptoermeniler.blogspot.com/" target="_blank">İçimizdeki Ermenistan</a>'ın basın ve medyasının yapmakta olduğu şey, o zaman bu karar duyulunca da yapılmak istenmişti ve bir medya linci denenmişti. 'Yaptığımız yayınların sonuna arkasındayız. Haydi oradan, bir tarihçinizi, bir sözcünüzü karşımıza çıkartın, size bu yayınların ve iddiaların ne kadar gerçek ve bilimsel olduğunu, ne kadar haklı olduğumuzu, bu millete ne pusular kurulduğunu, tek tek ispat edelim' deyince derin de bir sessizliğe bürünmüşlerdi. </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Oysa aynı Kamalist hakime, sadece 20 gün sonra aynı yayınları, aynı kaynakları ve aynı şahsı yani beni, yeniden yargılarken, yine dinlemedi. Yine savunma almadı. Hala konuları bilmiyordu. Sitelerimizi bile hala incelememişti. Neyin ispat edildiği umurunda da değildi. İspatlarımızın bilimsel seviyede oluşu da umurunda değildi. Şikayet dilekçesini bile incelememişti. Yayınları önüne açıp "<b>Şurada şunu nasıl iddia edebildiniz?</b>" şeklinde sorular bile soramamıştı. Üç cümle konuşmasına izin verdiği sanığın/benim;</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
➥ "Ben bunlardan dolayı birkaç ay önce, Bakırköy 20. Asliye ceza mahkemesindeki yargılamada beraat ettim. Aynı bloglar, aynı sosyal ağ sayfaları, aynı yayınlar, aynı tarihi konular, aynı iddialar, aynı eserler. Bu mükerrer bir yargılama ve bu yaptığınız hukuka uygun değil. Hiç kimse bir eyleminden dolayı birden fazla kere yargılanamaz." </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
şeklindeki son derece medenice bir tavırla kurduğu ilk cümlelerine de, son derece gayri medeni bir beden dili ve ses tonu ile "<b>Boş konuşuyorsun</b>" şeklinde cevap verebilmişti. Manzara meydandaydı, başka bir şey söyleyemezdi ve böyle bir tavır sergilemese bu sözde yargılamanın sonunda ceza falan da veremezdi. Böyle davrandı, çünkü söz konusu olan Adıtürk'üydü. Bu kadar haksız, hatalı, hatta suçlu olan taraf kendisi de olsa, o küfür bile edebilirdi, dövebilirdi, sövebilirdi, neyin kaynak gösterildiği, adalet, hukuk, tarihi bilimi, umurunda bile değildi. </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Üstelik bir de temyize gönderdiğimiz bu kararlarını, yaşanan bu hukuk skandalını, bu kadar çirkinleşmesini, acayip bakış açısını eleştirdik diye kendisine hakaret ettiğimiz iddiası ile bir de bizden kendisi ayrıca davacı oldu. "<b>Görev başındaki devlet memuruna görevinden dolayı hakaret</b>" gerekçesi ile... Hakaret cümlemiz olarak da, kendisini tenkit ettiğimiz yazımızda geçen "<b>Bomboştu, konulardan hiç haberi yoktu</b>" ve "<b>Kamalistti. Yargısız infaz yaptı</b>" tabirlerimizi gösterebildi. Sanki duruşmada sözlü savunma hakkı bile vermeyip "<b>Sus, BOŞ konuşuyorsun</b>" diyen kendisi değildi. Bu memleket, bu millet bu Kamalist zihniyetten, daha doğrusu Kamalizm diye bir maske üretmiş Sabetayist hain zihniyetten ne çok çekti, çekiyor. </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Bakın sosyal ağlara, Kamalistleştirilmiş T.C. vatandaşlarının büyük çoğunluğu, devlet otoritesini hile ve ihanet ile ele geçirmiş Sabeteyistlerin tuzaklarına düşmemiş ve resmi müfredata rağmen hala Kamalistleşmemiş TC vatandaşlarına, bunca tarihi vesikayı, şahidi, kanıtı hiçe saymayan ve medenice kabullenen TC vatandaşlarına, en ağır küfürleri etmeyi, aşağılamayı, tehdit etmeyi bile hak görmüşler, hukuka uygun görmüşler. Kibirlerinden, küfürlerinden, şımarıklıklarından, hukuksuz ve gayri medeni hallerinden yanına yanaşılamaz hale dönüştürülmüşler ama Kamalizme direnen medeni vatandaşları kendilerinin içinde buldukları kefeye koymuşlar. </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Söz konusu kim olursa olsun, rejim ya da devlet kurucusu değil (ki Adıtürk denen şahıs devlet ve rejim kurucusu falan da değildir), peygamber tanınan ve arkasından yüz milyar insanın gittiği birisi bile olsun, adalet önünde herkes eşitti, ispat edildikten sonra her sarsıcı gerçek herkes tarafından her imkan kullanılarak ifade edilebilirdi, AHİM'in de bu yönde kararları vardı, ifade edilince ülke sarsılacak bile olsa ifade etmek haktı ama Kamalistlere göre bu Adıtürk için geçerli değildi. Neden değildi. Verebildikleri tek cevap: "<b>Söz konusu olan Atatürk'tür</b>"</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Ama sabıkası olmayan sanığın/benim, denetimli serbestlikle cezasız kalmasını bile istemedi ve gerekçeli kararına kale alınır hiçbir şey yazamadığı iki ceza kararında da, sosyal ağ ve bloglar üzerinden yapılan eylemleri basın kanununa uydurup, işlenmemiş ve daha önce beraat edilmiş bir suç için bir de "<b>Suç basın yolu ile işlenmiştir ve cezasının artırılması falanca kanuna göredir</b>" deyip iki senenin üzerinde ceza verdi ki, iş sakata gelmesin. </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Büyük bir Mason dostu olan, ağzı, lisanı, seviyesi son derece bozuk ve düşük olan, tarihi pek çok hadiseyi Masonların ve gizli Yahudiler ile Siyonistlerin istediği ayarda anlatıp duran biri İlber... Bu huylarını ve gayretini daha önce Hitler'i anlatışı üzerinden de konu edip gözler önüne sermiştik. Adıtürk gibi Sabetaycı Yahudi olan <b>Şahenk'</b>lerin medyasında, <b>NTV</b>'sinde sık yer bulan, yine Sabetaycı olan <b>Turgay Ciner</b>'in medyasında ve <b>Haber Türk</b>'ünde sık yer bulabilen, yine Yahudi-Mason kanalı <b>CNN</b> Türk'te ve benzeri diğerlerinde, yani sözde Türk, özde Sabetaycı, Ermeni ve Mason basın ve medyada sık yer bulabilen ve çok saygın bir bilim adamıymış gibi pohpohlanan biri İlber...</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Ve ne olduğu belli olan bu basın ve medya, şimdi İlber üzerinden yine toplum yönlendirmesi yapıyor. Küfürler savurdukları programa ve şahıslara karşılık, elleri bomboş kalmış oldukları halde, hiçbir delili çürütemedikleri halde, hiçbir karşı delil getiremedikleri halde, iddiaları tartışamaz hale düştükleri halde, aynı samimiyetsiz tavrı sergiliyorlar. Bu yaptıkları basın ve yayın faaliyeti değildir. Bu yaptıkları, kendi gizli teşkilatlarının önemli bir ismi adına kurulmuş hain bir rejimi daha uzun süre ayakta tutma faaliyetidir. Atatürkçülük ya da Kamalizm diye bir şey yoktur, o Sabetayizmdir. </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Programda tarihi şahsiyetlerin değerlendirmeleri, fotoğraflar, hatıratlar, tarihi vesikalar kaynak gösterildiği halde, bütün hepsini işine gelmediği için hiçe sayan İlber, aşağıdaki şu değerlendirmeleri yaptı ve işte bu basın ve medya bunu bilim diye, tarihçilik diye, aydın duruş diye, memleket-devlet meselesi gibi bu millete dayattı: </div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<b>(Böyle parantez içindeki notları biz ekledik)</b></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
"<b>Mustafa Armağan</b>, kendi etnik kökeni yüzünden (Kürttür) etnik milliyetçilik yapıyor. Normal bir adam <b>Kazım Karabekir</b>'le <b>Mustafa Kemal</b>'i ne diye düşman gibi gösterir? <b>(Aslında normal bir adam ikisini düşman gösterir ve yanına deliller yığar. Anormal bir davranıştır bunları dost göstermek)</b> Ne derdin var İstiklâl Harbi komutanlarıyla? Rahat bırakın İstiklâl Harbi komutanlarını. Kimse bunlara bir şey demiyor. <b>(Saatlerce süren programda, İstiklal harbi ve komutanları en kısa süre, birkaç dakikalık son kısımda temas edilmiş bir mevzu)</b></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mahallenin delisi gibi ben çıkıp söylüyorum. Herif kendine göre tarihi çarpıtıyor. Bunlar cahil adamlar, ne bilirler tarihi. Bir b*k bildikleri yok. <b>(Seviyesini böyle her fırsatta sergiliyor)</b> Ne okuyacak ne bilecek? Allah'ın hödüğü suratına baksan halde turp sattırmazsın. <b>(Bunu bir İslamcı bir Kamalist tarihçiye karşı sergilese, en iyi ihtimalle basın-medya görmezden gelir, normal şartlarda da bu mu bilim adamlığı, iddiaları, delilleri tartış, denilir)</b> Hepinizi ananız babanız üniversitelerde okutmuş. Dünya tarihini okuyacak kapasiteniz var. Birinci Dünya Harbi'nden sonraki İtalya'yı, Fransa'yı, Balkanları okuyacak kaynaklarınız var. Bunlara cevap da verilir ama böyle şey olur mu?" <b>(Yine alakasız laf kalabalığı ve hala mevzuya giremedi)</b></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<b>'AFET İNAN'A ÇOK AYIP EDİLDİ'</b></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
"Afet İnan'a çok ayıp edildi. Afet Hanım hem benim hocamdı hem de çocukları arkadaşım olduğu için gider gelirdik. Ben dünyada bu kadar terbiyeli, seviyeli, mütevazı, herşeyi gayet güzel anlatan şekerler şekeri bir hoca görmedim. Üniversitedeki çok insandan daha cesurdur. Gadre uğrayan insanları kendi kürsüsüne alır korur. Kaç tane böyle isim var. Şerafettin Turan <b>(Atatürk'ün Türk Dil Kurumu'nun son başkanı)</b> bunlardan biri. Çok şeker bir kadıncağızdı, Allah rahmet eylesin. Her bakımdan mükemmeldi. Bir kere kadın yaşlanmasını bilen nadir Türk kadınlarındandı. <b>(Eee ne anladık bu cümlelerden? Kadın manevi evlat mıydı, nikahsız bir eş miydi? Programdaki iddialar iftira mıydı, iftira ise delilin ne?)</b> Aynı şekilde Sabiha Gökçen de öyleydi. Bu adamlar zamanında kadınlarla iyi ilişkiler kursaydı, böyle olmazlardı." (Sabiha Gökçen de bir gizli Ermeniydi. Gerçek adı Hatun Sebilciyan'dı ve Hrant Dink bunları deşifre ettiği için İçimizdeki İsrail ve İçimizdeki Ermenistan ittifakının karanlık adamları tarafından cezalandırıldı. Afet İnan da Yahudi kökenliydi ve bir Yahudi erkek ile evlendi.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
(1) <a href="https://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fwww.milliyet.com.tr%2Fortayli---ataturk-yahudi-olamaz-cunku-----gundem-1363746%2F&h=ATOBsLPVPAwmTc5Pywp1dOt31IWr7KXFqb1DKVjYNDxHVAr3oN3ysnDKbl8S-069sqpdTgIcdjPcrsvVMwEDT5WzMarK9TNAZ-XboLrYh3f3Ad-DB69Yl9k2vdCwTbRKZyKegAicXO0&enc=AZNoq3BIz6TBtVWq6CcRsngHYwU-y-iL6O5SQdk-7_trkeHfQz4Hb8h6Qct1SnqykDIUf7RPR-3UZVHxnYBy0vujKQjXNhnKnpqrkEXljCMwg485eb9dSKKtVZu-ouw_40xrpUAvEykSrO21bVHSpwR0&s=1" target="_blank">http://www.milliyet.com.tr/ortayli---ataturk-yahudi-olamaz-cunku-----gundem-1363746/</a></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.mehmetfahrisertkaya.blogspot.com/" target="_blank">Mehmet Fahri Sertkaya</a> | <a href="http://www.akademiedergi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</div>
</span>Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-74229627767005454272016-08-14T06:43:00.000+03:002017-07-17T15:28:09.871+03:00Türkiye'de Komünizmin yayılmasında Sabetaycı gizli Yahudilerin payı... Kamal Atatürk'ün Komünist akrabaları | Mehmet Fahri Sertkaya<div style="text-align: center;">
<img alt="akademi dergisi, gerçek yüzü, gizli yahudiler, Mehmet Fahri Sertkaya, Mustafa Kemal Atatürk, reşat fuat baraner, sabetayistler, türkiye komünist partisi (TKP), " border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLn9iglzZ7lKbyuUfIUiuaEy1y2JBqglq2_ZtlcHjTEZ-1AMtzBhZ0YVmec3ljq7ZRYVBb-MoFPYSVsWoS6j05igx8dqZ_gg4JR8s-Jp0LWegFk1uitCmqYrIFpnwMgVd0ijOPFq8NtkKA/s640/turkiye-komunist-partisi-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-resat-fuat-baraner-icimizdeki-israil-sabetayistler-gizli-yahudiler-mustafa-kemal-ataturk-kurt-yahudileri-komunizm-oda-tv-zubeyde-hanim-kripto.png" title="Türkiye'de Komünizmin yayılmasında Sabetaycı gizli Yahudilerin payı... Kamal Atatürk'ün Komünist akrabaları | Mehmet Fahri Sertkaya" width="472" /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Duydunuz mu?</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
Türkiye Komünist Partisi (TKP)’nin önderlerinden Reşat Fuat Baran-er, Sabetayist gizli Yahudi Kamal Atatürk ile anne tarafından akrabaymış...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yıllardır "Türkiye'ye komünizmi Sabetaycı Yahudiler ile Kürt Yahudileri getirdi" deyip duruyor ve çeşitli deliller yayınlıyoruz da, insan TKP önderlerinden Baran-er'in de Sabetaycı Adıtürk ile akraba olduğunu kaç senedir yazmaz mı... Gerçekten çok kırıldım şimdi... </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ben az önce haberdar oldum. Kadrosunda çok sayıda Sabetayistin bulunduğundan şüphe ettiğim Oda TV'de yazılmış bu gün bu iddia...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çok da yakın akrabalarmış. Baran-er'in annesi Adıtürk'ün annesi Zübeyde'nin kardeşiymiş.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşte Oda TV'nin söz konusu haberi:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ Akrabalık ilişkileri, özellikle de ''soyadı kontenjanı''nın (Doç. Dr. Barış Doster hocamız bu tabiri sık sık kullanmaktadır) sağlam bir referans sayıldığı ülkemizde bu nimetleri elinin tersiyle iten, bunları bir avantaj ya da övünç olarak kullanmayan bir kuşağın önde gelen bir isminden söz edeceğiz. Türkiye sosyalist hareketinin önemli bir ismi, Türkiye Komünist Partisi (TKP)’nin önderlerinden Reşat Fuat Baraner’den…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://odatv.com/images/resimler/ResatFuatBaraner.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://odatv.com/images/resimler/ResatFuatBaraner.jpg" height="320" width="268" /></a><br />
<div style="text-align: justify;">
12 Ağustos 48. ölüm yıldönümüydü Baraner’in. Anne tarafından Mustafa Kemal Atatürk ile akrabadır. Ama, bunu hayatının hiçbir alanında, işkenceden kurtulmak için bile kullanmamıştır.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1900’de Selanik’te doğdu. Babası Ağır Ceza Reisi Ahmet Fuat Bey, annesi de Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım’ın kardeşiydi. İ.Ü. Fen Fakültesi’nde okuduğu yıllarda mütareke yıllarının şartları içinde anti-emperyalist öğrenci eylemlerine katıldı, öncülük etti.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dr. Şefik Hüsnü Değmer’in lideri olduğu TİÇSF (Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası)’de ve Kurtuluş dergisinde çalıştı. 1919 sonlarında kimya öğrenimi için gittiği Almanya’da Spartakistlerden etkilendi. Daha sonra Sovyetler Birliği’ne giderek Lenin Akademisi’nde Marksist kuram ve ekonomi-politik okudu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1930’da Türkiye’ye döndü, “komünizm lehine faaliyetlerde bulunduğu”gerekçesiyle İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nce 4 yıl hapse mahkum edildi. 1933’te Cumhuriyet’in 10. yılı affıyla serbest kaldı. TKP 3. Kongresi’nde (Şubat 1932) gıyaben TKP Merkez Komite (MK) Üyesi seçildi. Bir süre yurtdışında bulundu. 1937’de gıyabında 6 ay hapis cezası verildi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
2. Dünya Savaşı yıllarını başında TKP Plenum kararıyla İcra Komitesi Sekreterliğine getirildi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mart 1944’de İstanbul’da yakalandı. 1944 tevkifatında 64 arkadaşıyla birlikte yargılandı, 9 yıl hapse mahkum oldu. 1950’deki affa kadar Ankara ve İstanbul hapishanelerinde yattı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tahliyesinden sonra TKP MK ve İcra Komitesi Üyesi olarak 1951 tevkifatında yeniden tutuklandı. 7 yıl hapse ve 2 yıl 4 ay sürgün cezasına çarptırıldı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
TKP’nin önemli düşünce ve eylem adamı olan Baraner, özellikle 2. Dünya Savaşı yıllarında komünist hareketin anti-faşist mücadele dönemine damgasına vuran bir isim oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Özellikle Türkiye’de bulunan kadrolarca yaşadığı dönemde Şefik Hüsnü’den sonraki önder olarak kabul edilmiştir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
TİP’i desteklemiş ancak TİP yönetimini eleştirmekten de geri durmamıştır. Bu yıllarda “TKP Dış Büro”nun başında olan Zeki Baştımar tarafından partiden ihraç edilmiştir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hapis yıllarında çeviriler yapmış, Yeni Edebiyat’ta “Ali Rıza Çelik” takma adıyla yazmıştır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
‘Faris Erkmen’ imzasıyla yayınlanan “En Büyük Tehlike” adlı broşür (Ressam olan Erkmen, TKP’nin legal yayın faaliyetlerine en önemli katkı koyanlardandır) ve Eşi Suat Derviş (Saadet Baraner)’in imzasıyla yayınlanan “Niçin Sovyetler Birliği’nin Dostuyum”u da Reşat Fuat Baraner’in yazdığı söylenmektedir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Türk Solu’nda da yazmış, ölümünden kısa bir süre önce Devrimci Kuruluşların Güç Birliği (Dev Güç)’nin oluşumuna da ön ayak olmuştur.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>''ATATÜRK’ÜN AKRABASI OLDUĞUNDAN BAHSETMEMİŞTİ''</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İki yabancı dil bilir; yüksek kültürlü, yeteneği sayesinde devlet bursuyla Almanya’da okumuştur. Atatürk’ün yakın akrabasıdır ama hayatında bir kere bile bundan bahsetmemiş, bunu bir ayrıcalık olarak kullanmayı aklının ucundan dahi geçirmemiştir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Atilla Akar, “Bir Kuşağın Son Temsilcileri-‘Eski Tüfek’ Sosyalistler” kitabında Baraner’in Darülfunun’a sıradan bir vatandaş gibi başvurduğunu ve geri çevrildiğini, Ankara Valisi’nin araya girip, Atatürk’ün akrabası olduğu anlaşılınca tüm kapıların açıldığını belirtmektedir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Akar, aynı kitapta; ilk tevkıfatında (tutuklama) emniyette işkence gören Reşat Fuat’ın Atatürk’ün akrabası olduğunu duyan polislerin önce inanmadığını, fakat bilgi kesinleşince kendi tabiriyle ‘anasına edilen küfürlerin birdenbire durduğunu’ aktarmaktadır.</div>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<img src="http://odatv.com/images/resimler/baraner%20cenazesi_13%20A%C4%9Fustos%201968_sagdan%20sola%20Hikmet%20K%C4%B1v%C4%B1lc%C4%B1ml%C4%B1,%20Bulgar%20g%C3%B6%C3%A7meni%20bir%20kom%C3%BCnist,%20Suat%20%C5%9E%C3%BCkr%C3%BC%20Kundak%C3%A7%C4%B1,%20%C5%9Eaban%20Ormanlar%20ve%20Mihri%20Belli.jpg" height="526" width="640" /></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-size: x-small;">(Baraner cenazesi_13 Ağustos 1968.sagdan sola Hikmet Kıvılcımlı, Bulgar göçmeni bir komünist, Suat Şükrü Kundakçı, Şaban Ormanlar ve Mihri Belli)</span></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>''BUNDAN BÜYÜK RÜTBE VAR MIDIR?''</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hakkında yazılan Komintern raporu, kendisinden “parti tabanında herkesin sevgi ve saygısını kazanmış bir lider” olarak bahsetmektedir. Parti için çekişmelerin yoğun olduğu o dönemde, TKP’nin en zor ve çetin döneminde liderlik yapmıştır. Umut veren, morallerini yükselten ve toparlayan bir kadrodur. Ve belki de en önemlisi ayakları Türkiye toprağına basan, 68’in devrimci gençliğine de ilham veren bir isim olmuştur. TKP’nin önde gelen isimlerinde, 2014 yılı sonunda kaybettiğimiz Rasih Nuri İleri ve Sevim Belli de 2013 yılında kendileriyle yaptığımız görüşmelerde Baraner’in mücadelesinden ve önderliğinden saygıyla söz etmişlerdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
TKP’nin bir diğer önder ismi Dr. Hikmet Kıvılcımlı, “Devrim Zorlaması Demokratik Zortlama” adlı kitabında sosyalist kuşağı 4 başlık altında toplamış ve Baraner’i Nazım Hikmet ile birlikte “Eski Sosyalistler” (1925 -1945) olarak nitelendirmiştir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kvılcımlı, Ağustos 1968’de kaleme aldığı yazısında yoldaşları Şefik Hüsnü ve Reşat Fuat Baraner’den “İki Temel Direği” diye söz etmekte ve şöyle devam etmektedir:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
“Şefik Hüsnü ve Reşat Fuat o ‘mutlu-kutlu’, ‘başarılı’ hatta ‘aşırı’ mitlaufelerden (sempatizanlardan) değildirler. Sık sık boğucu savaşlarda kılıç artığı olmuş, yenilmiş, ama yok edilememiş: Sen, ben, bizim oğlanlardır…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şefik Hüsnü ve Reşat Fuat inanç boğazını geçince, kaçacak bir tek sal bırakmayan arkadaşlık er meydanının erleridirler. Proletarya sosyalistidirler. Onların arkadaşlıklarına başka ad gerekir…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şefik Hüsnü ve Reşat Fuat, gelgeç varlıkları zamanında olduğu gibi, ebedi varlıklarında da yan yana ve baş başa, devrimci insancıl yolun iki ölmez jalonu, yol gösterici şaakülü olarak hayırla anılacaktır. Devrimci için bundan büyük rütbe var mıdır?”</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Şefik Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Reşat Fuat Baraner, Mihri Belli ve diğerleri… Bu topraklarda sosyalizmin yeşermesi için bir ömür veren, kibirden uzak, mağduriyet şovu yapmayan, imtiyaz beklemeyen düşün ve eylem insanları… O’nlar Soner Yalçın’ın tabiriyle “Susarak konuşan erdemli bir kuşağın mensupları”. Saygıyla anıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şenol Çarık</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Odatv.com</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="font-family: "Times New Roman"; text-align: start;">
<div style="font-family: "times new roman"; text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<a href="http://www.mehmetfahrisertkaya.blogspot.com/" style="font-family: "helvetica neue", arial, helvetica, sans-serif;" target="_blank">Mehmet Fahri Sertkaya</a><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"> | </span><a href="http://www.akademiedergi.blogspot.com/" style="font-family: "helvetica neue", arial, helvetica, sans-serif;" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</div>
<div style="text-align: start;">
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: center;">
<a href="https://gercekfacebook.wordpress.com/" target="_blank"><img border="0" height="318" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUqoZAPiR5pZScxQa5VOJIEdlYvbHzFeNJZ8QX6uEF9_jV6xQYu19dvK-zYLXeduSPFb_-DIVSRkurUsYorqR9GW6aA1zAD8LAhK5jBfHFWC7eqO1XPTVJb8p1JEqjNh1el_R5DjS1lD5D/s640/akademi_dergisi_bloglari_icin_ust.jpg" width="640" /></a></div>
<div>
<div style="text-align: center;">
<b><br /></b></div>
</div>
</div>
<div style="font-family: "Times New Roman";">
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>DİKKAT!</b><span style="font-size: x-small;"> Bizi, Facebook ve benzeri sansürcü Amerikan/Siyonist sosyal ağlarından sağlıklı şekilde takip etmeniz mümkün değil. Telegram yazılımı kurarak, oradaki Akademi Dergisi grubumuza takipçi olmanız, </span></span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; font-size: x-small;">en doğru davranış olur. Telegram Akademi kanalının adresi: </span><a href="http://www.t.me/AkademiDergisi" style="font-family: "helvetica neue", arial, helvetica, sans-serif;" target="_blank">www.t.me/AkademiDergisi</a></div>
</div>
</div>
</span>Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-10582696539664829032015-05-12T19:42:00.000+03:002017-08-22T16:34:07.891+03:00Dersim'de yaşanan katliam mıydı? Türkler katliam mı yaptı? | Mehmet Fahri Sertkaya<div style="text-align: center;">
<img alt="akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, dersim, mustafa kemal atatürk, küçük hüseyin efendi, celal bayar, fevzi çakmak, gizli yahudiler, üzeyir garih, sabiha gökçen, devlet bahçeli, " border="0" height="274" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHzNcMV2e8wQW1i7Lzx7v7jr-7_jmNlgbwbz_EOhFucGeWEaWrjcwxCBnp-x04yx5heQAZ-Py99ibqRT3lmHatNXwzZ8eBQdr9uB0Qe-rVexX9wM-MDyh0Yy4Vcx2M0XA62h5G3iAKihQ/s640/dersim-katliami-turkler-katliammi-yapti-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-mustafa-kemal-ataturk-gizli-yahudiler-sabetayistler-kucuk-huseyin-efendi-uzeyir-garih-icimizdeki-israil.jpg" title="Dersim'de yaşanan katliam mıydı? Türkler katliam mı yaptım? | Mehmet Fahri Sertkaya" width="640" /></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Acıdan inliyorlardı. Çocuk ve kadın çığlıkları birbirine karışmıştı. </span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
Kaçmışlardı. Dağdaki mağaralara sığınmışlardı. Aralarında erkekleri yoktu. Kadınlar, hamile kadınlar, ihtiyar kadınlar, küçücük bacak kadar çocuklar ve bir de henüz emzikte bebeler vardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Arkalarından yetiştiler. Mağaralarda olduklarını belirlediler. "Dışarı çıkın, teslim olun, devlete asi olmayın!" bile demediler. Zaten hiçbirinin elinde silah yoktu ve fiilen devlete isyan halinde de değillerdi. Devlete isyan suçu işleyenler erkekleriydi, kocalarıydı, babalarıydı, erkek kardeşleriydi. Onlar elini tetiğe hiç sürmemişti. </div>
<div style="text-align: justify;">
Komutan emri verdi. Askerlerden biri el bombasının pimini çekti ve mağaranın içine attı. Korkunç bir patlama oldu. Her taraf kopmuş baş, kol, bacak, etrafa yayılmış iç organ ve kan doldu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yine de sağ kalanlar, yaralı olanlar vardı. İnleme sesleri geliyordu. Emir gereği bir el bombası daha atıldı. Bir korkunç patlama daha... Sonra sesler kesildi. Devlete isyan edenler hak ettikleri (!) sertlikte karşılığını bulmuşlardı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aynı anlarda, köy meydanında yakalanıp kaçamamış olanların da kimisi önce kurşunlanıp kimisi ise hiç kurşunlanmadan diri diri ateşe atılmış yakılıyorlardı. Aralarından bir genç erkek "Komutanım! Yapmayın bana kıymayın. Ben bu ahaliden değilim. Ben dışarıdan geldim. Mektebin muallimiyim" diyor ama kimse dinlemiyordu. Önce aklını alacak sertlikte bir dipçik darbesi yedi, sonra kendini cayır cayır, cehennemi bir ateşin içinde yanarken buldu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Az ötelerde dere kenarında yorgun düşmüş on küsur isyancı(!) çocuk da yakalanmışlar ve korkudan ağlaşıyorlardı. Komutan gereğinin yapılmasını emir etmiş ama hiçbir asker emre itaat etmiyordu. Aralarından en kara suratlı, en şekilsiz ve vicdansız olanı çağırıp "Gereğini yap" dediler. Hepsini tek tek öldürdü. </div>
<div style="text-align: justify;">
Sene 1938 idi, yer Dersim...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Cumhurbaşkanı Sabetaycı Yahudi Kamal Adıtürk, Boşbakan ise Siyonist zihniyetli, Amerikan casusu ve İsrail'in gerçek kurucu kadrosundan olan gizli Yahudi Celal Bayar'dı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Genel Kurmay başkanı, gizli Yahudi şeyhi Küçük Hüseyin Efendi'nin müridi ve kendisi de gizli Yahudi olan Fevzi Çakmak'tı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fevzi Çakmak, ölünce Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarının yanına defin edilecek, onlarca yıl sonra Türkiye'nin baronu Yahudi ve 33 derece Mason Üzeyir Garih de Küçük Hüseyin Efendi ile Çakmak'ın mezarlarının arasında bir başına ölü bulunacaktı. Suç, <a href="http://www.kriptoyahudiler.blogspot.com/">İçimizdeki İsrail</a>'in medyası tarafından önce ayakkabı boyacısı bir çocuğa, tutmayınca iki genç kıza, bu da tutmayınca esrarkeş bir asker olan Yener Yermez'e yıkılacak, Yermez'e "Üstlen, beş milyon dolar cebinde" denilecekti. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Garih'in cesedinde ise, Masonik ritüeller ile infaz edildiğinin ve cezalandırıldığının alametleri görülecek, BOP'a gereğince hizmet etmeyip Masonlukla paralel bir faaliyet içinde özenle büyütülen ve o tarihlerde art arda onlarca ünlü mason sanatçının bile dahil edilip reklamlarının yapıldığı The Cemaat'ı bu yolda gereğince kullanamadığı, Armagedon'a gereğince hizmet edemediği, dünya genelinde bütün şiddeti ile devam etmekte olan Yahudi iç çekişmelerinde yanlış safta yer tuttuğu ve büyükleri ile restleştiği gerçeği ise, daha da sonraları gün yüzüne çıkacaktı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dönelim geri... Evet sene 1938, yer T.C. sınırları içerisindeki Dersim idi. Bir devlet terörü, bir katliam yaşandı. Resmi tarihe, resmi yalanlarla geçildi. Gayr-i resmi tarihte ise milyonlarca insan "Türkler, Kürtleri ve Alevileri katletti" diye inandı, böyle anlattı durdu. Oysa katliamdan resmen sorumlu olanlar ve devletin başında olanlar kesinlikle Türk ve Müslüman olmadıkları gibi, katledilenler de kesinlikle Kürt ve Müslüman değillerdi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dersim kahramanı olarak pazarlanan ve ilk Türk(!) kadın pilotu olarak yutturulan Sabiha Gökçen bile gizli bir Ermeni idi, katliamda katledilenlerin çoğu gibi...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Birkaç yıl evvel Dersim derinlemesine tartışıldığı sıralarda, siyasi parti liderlerine kadar herkes bu tartışmaya dahil olduğu zamanlarda bile, MHP genel başkanı gizli Ermeni Devlet Bahçeli de, CHP genel başkanı ve Dersimli Yemuş Hanım'ın oğlu gizli Ermeni Kemal Kılıçdaroğlu da, Kılıçdaroğlu'nun yakın akrabası CHP vekili Hüseyin Aygün de, daha böyle yüzlerce kişi de "Katiller, sorumlular şu kişilerdir." diyemedi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tarihin bu kısmı daha fazla aydınlatılamıyor, şimdilik... ''Atatürk'ü koruma kanunu'' olarak anılan, 5816 sayılı, hukukun temel normlarına ve Anayasa'nın eşilik ilkesine aykırı, tamamen keyfi ve yine gizli Yahudi Menderes ile Bayar'ın marifeti olan yasa, gerçek tarihi anlatmanın önündeki en büyük engel. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.mehmetfahrisertkaya.blogspot.com/" target="_blank">Mehmet Fahri Sertkaya</a> | <a href="http://www.akademiedergi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a> </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gereksiz tartışmalara girmeden önce şuralarda ispat edilen sarsıcı gerçekleri bilseniz, iyi olur ve böylelikle kendinizi rezil etmezsiniz. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.gercekdevletbahceli.blogspot.com/" target="_blank">www.GercekDevletBahceli.blogspot.com</a></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.kriptoyahudiler.blogspot.com/" target="_blank">www.KriptoYahudiler.blogspot.com</a></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.kriptoermeniler.blogspot.com/" target="_blank">www.KriptoErmeniler.blogspot.com</a></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.sabetayistmustafakemalataturk.blogspot.com/" target="_blank">www.SabetayistMustafaKemalAtaturk.blogspot.com</a></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.sabetayistlik.blogspot.com/" target="_blank">www.Sabetayistlik.blogspot.com</a></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.gercektarihvekultur.blogspot.com/" target="_blank">www.GercekTarihiVeKultur.blogspot.com</a></div>
</span>Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-82007204146395094402015-03-16T03:30:00.000+02:002017-08-16T19:52:45.319+03:00The Yenge | İkinci Atatürk teşebbüsü: Gizli Yahudi Kemal Derviş ve sözde karısı | Mehmet Fahri Sertkaya<div style="text-align: center;">
<img alt="akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, kemal derviş, sabetayistler, gizli yahudiler, Mustafa Kemal Atatürk, Adnan Menderes, ittihat ve terakki, cia, doc. dr. vahdettin engin, açılım süreci," border="0" height="360" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghnoxQ_D3VM8M9Gs_MHIg8U5g2Q-V6zGyA2qblF2vsFkVACtuUpXBTtPNyUVVdcKbpsW0seglbDcA5qqEg1hhUO_7qT8f7IiL17WS5qgkrPlzB21WCmYrSaXN5F-W2IqRZCkNIb00kaIAs/s640/akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-kemal-dervis-mustafa-kemal-ataturk-latife-hanim-fikriye-hanim-profesor-doktor-vahdettin-engin-sinan-meydan-ittihat-ve-terakki-adnan-menderes-gizli-yahudiler.jpg" title="The Yenge | İkinci Atatürk teşebbüsü: Gizli Yahudi Kemal Derviş ve sözde karısı | Mehmet Fahri Sertkaya" width="640" /></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br />
40 milyar dolarlık The Yenge...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sizin hiç 40 milyar dolarlık masrafı olan yengeniz oldu mu?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Oldu, oldu da haberiniz bile olmadı. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İkinci bir ''Atatürk pususu''ndan kıl payı kurtuldu bu devlet ve millet...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kemal Derviş denilen yedi ceddi Yahudi ama kendisi Türk ve Müslüman görünen ve Dünya Bankası'nın 39. başkan yardımcısı kişi, memleketin yeni Atatürk'ü yapılacaktı. Yahudi iç çekişmeleri-kavgaları yaşanmıyor olsaydı, nerede ise yeni Atatürk planı da, ilkinde olduğu gibi başarı ile neticelenecekti. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İçimizdeki İsrail'in basın ve medyası tarafından, yeni bir Atatürk olması için gereken her ortam hazırlanmıştı. Artık milletin kahvehanede değil, tuvalette bile mevzusu Kemal Derviş'ti. Hiçti, kimsenin adını duymuşluğu yoktu, bir anda dev olmuştu. Ve ''<b>tek çare''</b> ve ''<b>kurtarıcı''</b> olmuştu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yanında bir de karısı olduğu iddia edilen kişi vardı. O da CIA casusuydu ve karısı olduğu iddiaları TAMAMEN yalandı. Basın-medya bunu bilmiyor muydu? Elbette biliyordu ama zaten sözde Türk basını da gizli Ermeni ve gizli Yahudi doluydu, dolu... Sorulur mu, tabii ki kadın da Yahudiydi...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sabetayist bir gizli Yahudi olup, siyasi, ilmi, fikri, askeri hiçbir sahada, hiçbir kayda değer başarısı olmayan Mustafa Kemal de, aynı böyle Atatürk yapılmıştı. 1915'te hiçti, 1916'nın başında dev olmuştu. Artık ''<b>tek çare''</b> ve ''<b>kurtarıcı''</b> olmuştu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu görüntüye girebilmek için daha önce Sultan Vahdettin'in kızını bile istemiş, damat-ı şehriyari olmak istemiş ama alamamıştı sultan kızını... Nasip Çanakkale savaşının sonrasına imiş...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çanakkale savaşları sırasında 19. yedek tümenin başında sıradan bir albaydı. Orduda onun gibi tonla albay vardı. Osmanlı ordusu Alman subayları ile doluydu ve bu Alman subaylarının bile binlercesi, bu savaşlarda Kemal'den daha çok bu devlete ve millete hizmet etmişti. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br />
<a name='more'></a><br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Savaş bitene kadar nerede ise elini hiçbir şeye sürmedi. Esad paşayı, Selahaddin Adil paşayı, diğerlerini, onca gerçek kahramanı gizleyip, yedek tümen komutanı Selanikli Sabetaycı Yahudi Kemal'i kahraman yaptı İstanbul basını. Çünkü İstanbul basını çok önceden, İttihatçılar zamanında hatta birinci meşrutiyetin ilanından bile önce Yahudi kontrolüne girmişti. O zamanlar cumhuriyet rejimi kurmak onlar için bile hayaldi. Meşrutiyet ilan edilebilse, bu bile büyük başarı idi tamamen İngiltere'ye çalışan İttihatçılar için...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İttihatçılar da küllü Yahudiydi desek yalan olmaz. Birkaç da Türk ve müslüman görünen Ermeniler vardı ve zaten Kemal de bu gizli Yahudi pususu İttihaçıların içinden çıkmış biriydi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kemal de, dönemin süper gücü İngiltere ile çok sıkı fıkıydı. Hatta gün geldi, kendi parası ile çıkartıp sahibi olduğu gazetede İngiliz işgal valisi olmaktan gurur duyacağını, kendi yazısında, açıkça yazmakta bir beis bile görmedi. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Öteki Kemal, yani Derviş olanı... O da dönemin süper gücü ABD ile sıkı fıkıydı. Karısı olduğu iddia edilen ve toplum iyice sahiplensin diye adı ''<b>yenge</b>''ye çıkarılan kişinin bile CIA casusu olması, ve aslında karısı falan olmaması, gören gözlere her şeyi anlatıyordu. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Zaten sözde devlet kurucusu olan, aslında İngiliz istihbaratı namına Osmanlıya, hılafete, saltanata ve Türk-İslam kültürüne son verip Cumhuriyet rejimi kuran Kemal'in de karısı İzmir'in en meşhur Sabetaycı Yahudi ailelerinden birinin kızı olan Latife idi. Kader işte... Sabetaycı Adnan Menderes ile bacanak olacaktı Adıtürk, olmadı... Gitti Latife'yi aldı. Sonra Latife resti çekti baba evine gitti. Nerede ise İngiltere'nin ve içimizdeki İsrail'in bütün planları Latife yüzünden bozulacaktı. Zaten bu planlar bozulmasın diye Atatürk'ün sevgilisi Fikriye de Çankaya köşkü önünde vurulmuştu. Birkaç yıl önce kapattı savcılık soruşturmayı. Takipsizlik kararı verdi. Fikriye'yi kimin vurduğu ya da vurdurduğu hala meçhul kaldı. Mevzunun buradan ötesi çok dallanır, budaklanır. Bize aylar hatta yıllar gerekir, detayları tek tek incelemek için...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şimdi siz bana inanmıyor ya da inanamıyor musunuz? Ezberiniz mi bozuluyor? ''<b>Olamaz ya, nasıl olur?'' </b>mu diyorsunuz... İşte sayfa sizin. Sonuna kadar tartışalım, herkes ispatlarını koysun ortaya... Ama dürüst hareket edelim. Ben kesin ve somut deliller ile ispat edersem ki, uzun yıllardır ediyorum, herkes gerçekleri kabul etsin...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ha bir de, hususi bir gayretle, tekrar tekrar böyle yazılar yazıyorum, 74 ay az geldi, 7.400 ay hapis cezası verilsin, hatta doğrudan idam cezası verilsin diye, kimse gidip sözde devlet kurucusu Adıtürk'ün hatırasına hakaretten yeni davalar açmıyor bana, eskiden açtığı gibi? Ne oldu, ne değişti? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Nerede Kamalist savcılar ve hakimler? Nerede Kamalist akademisyen tarihçiler? Nerede bu her yıl birkaç Adıtürk kitabı yazıp köşe olan araştırmacı yazarlar? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Nerede bu Prof. Vahdettin Engin? Neden bana hiç müdahil olmadı bu çok ateşli tarihçi Sinan Meydan? Bu yayınladıklarım, yazdıklarım, kendi sosyal medya hesaplarında kendisine soruluyor ve cevap bile veremiyor diye mi?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ya, memleketin en önde gelen ve muteber görülen tarihçilerinin bile ''gık'' diyemeyip aciz kaldığı, susmak ve geri durmak zorunda kaldığı gerçekleri yayınladım diye, Kamalist hakimlerin ceza yağdırmaya haklarının olduğunu düşünmesi midir ''muasır medeniyetler seviyesi'' ve ''çağdaşlık''?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Haydi yeniden tartışalım; kim aslında çağdaş olan, medeni olan ve kim aslında yobaz olan?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.mehmetfahrisertkaya.blogspot.com/" style="font-family: "helvetica neue", arial, helvetica, sans-serif; text-align: start;" target="_blank">Mehmet Fahri Sertkaya</a><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; text-align: start;"> | </span><a href="http://www.akademiedergi.blogspot.com/" style="font-family: "helvetica neue", arial, helvetica, sans-serif; text-align: start;" target="_blank">Akademi Dergisi</a><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif; text-align: start;"> </span></div>
</span>Mehmet Fahri Sertkaya (#mfs)http://www.blogger.com/profile/11272500928139848665noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-88942045899589350062013-10-13T22:54:00.000+03:002018-08-10T19:29:36.720+03:00Atatürk'ün büyük sırrı: Abdurrahim Tunçak, Adıtürk'ün Fikriye'den doğma öz oğlu mu? | Akademi Dergisi<div style="text-align: center;">
<img alt="Abdürrahim Tuncak, akademi dergisi, gerçek yüzü, gizlenen gerçekler, Latife hanım, Mehmet Fahri Sertkaya, mustafa kemal atatürk, sabetayistler, uşşakizadeler, Yakın Tarih, " border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkd7fvMCVF8Qw6Fi5TllCoopg1COWsmUq56dKS_Sn3aCkdYsiwmZVGV7F5vK6CkiYXIg9qiUDSa8aJKI6PjqmrzCwihuNQQS2sje3iSoqJOLIogQpMqOXZK7Myb7KEm23Ybad5MagLCfU/s640/ataturk-un-buyuk-sirri-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-sabetayistler-ussakizadeler-mustafa-kemal-ataturk-gercek-yuzu-latife-hanim.jpg" title="Atatürk'ün büyük sırrı: Abdurrahim Tunçak, Adıtürk'ün Fikriye'den doğma öz oğlu mu? | Akademi Dergisi" width="548" /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Abdürrahim Tuncak, yoksa Atatürk’ün Fikriye Hanım’dan doğma oğlu mu?</span></div>
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Teyzem Latife kitabındaki müthiş iddia:</span></div>
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Size Latife Hanım’ın kardeşi, Vecihe Hanım’ın torunu Sadık Öke’nin, Fatih Bayhan’la birlikte hazırladığı “Teyzem Latife” kitabından bahsetmiştim.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Kitabı okudukça sevdim, Sadık Öke’nin Latife Hanım’ı anlatırken kullandığı dilin samimiyeti hoşuma gitti.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Çünkü ben de Latife Hanım’ı Atatürk’süz anlatmanın mümkün olmayacağına inananlardanım.<br />
<a name='more'></a></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Bu da anlatacağınız birçok şeyi ürkerek, çekinerek anlatmanıza neden olabilir, bütün kitabı yapay bir hale getirebilir. Ama Sadık Öke neredeyse buna hiç yenik düşmemiş, hatta bazı yerlerde insanı şaşırtacak kadar cesur hikâyeler anlatmış.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Kitaptan çok şey öğrendim Atatürk ve Latife Hanım’la ilgili...</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
***</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Latife Hanım; kendisine yazılmış mektupları, ayrıldıktan sonra özellikle bir iç hesaplaşma gibi Atatürk’le yaşadığı olayları, yazdığı notları, bütün evrakları, Paşa’nın bazı nutuklarının asıllarını, beraber yazdıkları yazıları ve daha birçok şeyi saklamış.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Bunların hepsi ölümünden sonra Türk Tarih Kurumu’na bağışlanmış.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
O belgelerin hepsi şu an sır. Çünkü aile, toplumun henüz bu belgelere hazır olmadığını düşündüğünden, Latife Hanım’a zarar vermemek için, AİHM kararınca bu belgelerin 2074 yılına kadar açılmasını engellemiş.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Latife Hanım’ın ölümünden 99 yıl sonra açılabilecek yani...</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
''<b>O belgelerde ‘Ben kocamla Adana’ya gittim, beni arabada soluna oturttu, bir kadına bu yapılmaz. Kadın her zaman sağda oturtulur</b>'' ya da ''<b>Yeter artık çok içtin, bu ne rezalet!</b>'' ya da ''<b>Hiç sevmiyorum şu arkadaşını, amma yaramaz adam, karısına ne biçim davranıyor?</b>'' gibi her kadının kocası hakkında söyleyebileceği, ''<b>Bunu yapmaması gerekirdi</b>'' gibi daha çok asker ve mahalle arkadaşlarına yönelik şeyler var.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Bunlar çok normal...</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Ama açıldığı zaman ''insan'' Mustafa Kemal ortaya çıkacak diye buna tahammül edemeyen Mustafa Kemal’den geçinmeciler, kurdukları sistem çökerse kişisel çıkarları da çöker diye bu belgelerden korkuyor. Dincinin yobazı kadar lâikin yobazı da bu sistemden faydalanıyor. Bunun için Ata’nın ailesine bile zarar verirler” demiş Sadık Öke, belgeleri neden şimdi açıklamadıklarını anlatırken.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
***</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Atatürk 15 gün kaldığı Uşşakizadeler’in köşkünde evin kızı Latife ile tanışıyor ve onu beğeniyor.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
“Dört gece arka arkaya konuştuk” diye anlatmış Latife Hanım o günleri gazeteci Niyazi Ahmet Banoğlu’na...</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Latife Hanım’ın bir Türk gazetecisine verdiği tek röportajmış bu.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Sadık Öke, bazı çok özel anıları da anlatıyor:</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
➥ ''Mustafa Kemal, Latife Hanım’dan o kadar etkileniyor ki, beraber olmak istiyor. Latife Hanım bunu kabul edecek bir yapıda değil. Ancak birbirlerine ilgilerini açıkladıkları gece ilk önce Latife Hanım ilgisini açıklıyor.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Latife Hanım onunla evlenebilirdi ama metresi olamazdı.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Paşa, birliktelik teklifini bir adım ileri götürüp gece vakti İzmir sokaklarına çıkıp müftü bularak imam nikahı ile evlenme teklif etmiş.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Latife Hanım, babası yanında olmadan bunu yapmak istemiyor.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Paşa ısrar ederek beğenisinin gerçek olduğunu göstermek için Latife Hanım’ı öpmek için eğilmiş, Latife Hanım masadaki silahı alıp havaya üç el ateş etmiş. Devam ederse dördüncüyü kendisine sıkacağını, çünkü memleketin Paşa’ya ihtiyacı olduğunu söylemiş.''</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Atatürk’le ayrıldıktan sonra 50 yıl yaşamış Latife Hanım...</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Ben o 50 yılı, Mustafa Kemal’le geçirdiği 2.5 yıldan daha çok merak ediyorum. ''Teyzem Latife'' kitabında Sadık Öke gerçekten insanı sarsan bir açıklıkla pek çok şeyi anlatmış.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Abdürrahim Tuncak...</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Atatürk’ün evlat edindiği çocuk...</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Sadık Öke şöyle anlatıyor:</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
''Abdürrahim’in kendi anlattığına göre, 1911’de evlat edinilmiş. Oysa Zübeyde Hanım Selanik’ten 1912’de geldiğine göre, bu evlat edinme ancak İstanbul’da 1912’de olabilir.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Demek Paşa, annesi İstanbul’a gelmeden bu çocuğu evlat edinmiş. Paşa’nın çocuğu olmuyor, böbreklerindeki sorunlar ve geç bir yaşta kabakulak geçirdiği için...</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Paşa 1907’de Selanik Ordu Merkezi’nde. Yıl olarak bakınca bu çocuğun Paşa’nın bir Selanik macerasının meyvesi olma olasılığı çok yüksek. Bizim bildiğimiz Abdürrahim, Paşa’nın oğludur. Bir ihtimal de Fikriye Hanım’dan olma oğludur.''</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Galiba bazı gerçekler 2074’ü beklemeyecek ortaya çıkmak için.</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
Sanem Altan</div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: justify;">
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">| <a href="http://www.t.me/akademidergisi" target="_blank">Akademi Dergisi</a></span>
</div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><b>BU YAYINIMIZI SOSYAL AĞLARDA PAYLAŞMAYIN</b>, çünkü <b>CIA SANSÜRLEYECEK</b> ve kimse görmeyecek.<br /><br />Bizi,
gerçek sahibi CIA olan Facebook başta olmak üzere, Amerikan sosyal
ağlarının ve video kanallarının hiçbirinde sağlıklı/sansürsüz/özgür bir
şekilde takip edemezsiniz. Senelerdir sansürleniyoruz ve bunu yüzlerce
somut teknik delil ile, ayrıca binlerce kişinin şahitliği ile ispat
edebiliyoruz. Buradaki yayınlarımızı/videolarımızı da Amerikan sosyal
ağları üzerinden yaymayı başaramazsınız. <br /><br /><b>BİZİ TELEGRAM GRUBUMUZDAN TAKİP ETMELİSİNİZ</b><br /><br />Paylaşımlarımızı
anında görüp takip etmenin tek sağlıklı yolu Telegram grubumuza üye
olmanızdır. WhatsApp'ın da gerçek sahibi CIA'dır ve Telegram,
WhatsApp'ın alternatifi olan bir yazılımdır, bize has ve tarafımızdan
üretilen bir yazılım değildir. Dünyada, onlarca devlette yüz milyonlarca
kişi tarafından güvenle kullanılır. Güncel paylaşımlarımızdan anında
haberdar olmak için www.telegram.org adresinden, kullandığınız cihaza
uygun olan bir uygulamasını kurup, şuradaki Telegram kanalımıza takipçi
olabilirsiniz: <a href="http://www.t.me/AkademiDergisi" target="_blank">http://www.t.me/AkademiDergisi</a></span> </span></div>
</div>
</div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-29038958734344681632013-10-11T23:37:00.000+03:002017-05-22T13:41:14.050+03:00Gerçekten bağımsız bir devlet miyiz? 1949'dan beri eğitim müfredatımızı bile ABD hazırlıyor. (Fulbright Eğitim Komisyonu) | Akademi Dergisi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUrkMDW1HFA1_kNLKlbmAWjGRl3VZesU7hT35W2sqRR4U1faQxEu93aWTDDU4KvVqMdUBgITp038h-Hz9SXIdT3Qrwa3Lm4RjtoxV1yzcsDP7VENPWIMH-MqE5EwQ26qxLT06s4F-uzbE/s1600/gercekten-bagimsiz-bir-devlet-miyiz-1949-dan-beri-egitim-mufredatimizi-bile-abd-hazirliyor-fulbright-egitim-komisyonu-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-mustafa-kemal-ataturk-ismet-inonu-adnan-oksuz-gizle.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="adnan öksüz, akademi dergisi, fulbright eğitim komisyonu, içimizdeki israil, ismet inönü, Mehmet Fahri Sertkaya, mustafa kemal atatürk, recep tayyip erdoğan, " border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUrkMDW1HFA1_kNLKlbmAWjGRl3VZesU7hT35W2sqRR4U1faQxEu93aWTDDU4KvVqMdUBgITp038h-Hz9SXIdT3Qrwa3Lm4RjtoxV1yzcsDP7VENPWIMH-MqE5EwQ26qxLT06s4F-uzbE/s640/gercekten-bagimsiz-bir-devlet-miyiz-1949-dan-beri-egitim-mufredatimizi-bile-abd-hazirliyor-fulbright-egitim-komisyonu-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-mustafa-kemal-ataturk-ismet-inonu-adnan-oksuz-gizle.jpg" title="Gerçekten bağımsız bir devlet miyiz? 1949'dan beri eğitim müfredatımızı bile ABD hazırlıyor. (Fulbright Eğitim Komisyonu) | Akademi Dergisi" width="562" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br /><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">'27 Aralık 1949 tarihinde, yani İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı döneminde,</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Türk çocuklarının eğitimi resmen Amerikalılara teslim edildi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
ABD ile imzalanan ikili anlaşma gereği, sekiz kişiden oluşan bir Eğitim Komisyonu kuruldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu komisyonun adı Fulbright Eğitim Komisyonu idi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sekiz üyeden dördü Amerikalı, dördü de Türk'tü.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu Komisyonun görevi, Türk çocuklarının ilk, orta ve lisede okuyacağı derslerin müfredatını yani programlarını belirlemekti. Gençler bir ulusun geleceği demek değil midir? Türk ulusunun geleceği olan gençlerin eğitimi, yarısı Amerikalılardan oluşan bir komisyona bırakılıyordu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu kadarla kalsa neyse, komisyon herhangi bir konuda karar verirken oylar 4 evet, 4 hayır çıkarsa ne olacaktı? Çözüme bakınız; O tarihte Ankara'da bulunan Amerikan Büyükelçisinin vereceği oy, belirleyici olacaktı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Çok açık değil mi, Türk gençlerinin ne tür bir eğitimden geçeceği, derslerde hangi konuları ne tür boyutlarda öğreneceği, Amerikalılara bırakılmıştı. Bu tür bir uygulamayı, ancak sömürge ülkelerinde görebilirsiniz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Daha acısını söyleyeyim;</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O tarihten günümüze kadar olan süreçte kurulan Atatürkçü hükümetlerin hiçbirisi, bu anlaşmayı ortadan kaldırmayı düşünmedi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
27 Mayıs 1960 İhtilalini yapanlar, kendilerini 'devrimci' olarak niteleyenler, Fulbright Eğitim Komisyonu'nu ortadan kaldırmadılar!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Atatürkçü ve halkçı olarak bilinen Bülent Ecevit, beş kez Başbakan oldu, beş kez Hükümet kurdu. Neden Fulbright Eğitim Komisyonu'nun sonunu getirmedi?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Her yıl Köy Enstitüleri'nin kuruluş gününü yaşlı gözlerle anıp ağlaşacaklarına, 'Türk çocuklarının eğitimi Amerikalılara teslim edilemez' diye neden ayaklanmadılar?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
27 Aralık 1949 tarihinde kurulmuş olan Fulbright Eğitim Komisyonu, 63 yıldır aralıksız yürürlükte kalmıştır.'</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Komisyondaki isimlere dikkat!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
'Bakın size, 2012 yılında Fulbright Eğitim Komisyonu'nun kimlerden oluştuğunu sayayım:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
* John Tomas Maccarthy (Başkan), ING Bank Türkiye Müdürü,</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
* Scott F. Kilner, ABD İstanbul Başkonsolosu,</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
* Mark A. Wentworth, ABD Büyükelçiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı,</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
* Kaya Arıkoğlu, Mimar ve Şehir Tasarımcısı, Arıkoğlu Arkitekt Ltd. Şirketi, Adana,</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
* Prof. Dr. Ahmet Ademoğlu, İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü,</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
* Engin Soner, Dışişleri Bakanlığı İkili Kültürel İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı,</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
* Doç. Dr. Ömer Açıkgöz, Milli Eğitim Bakanlığı, Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü,</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
* Prof. Dr. Ekrem Tatoğlu, İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dikkat etmişsinizdir. Sekiz kişilik Fulbright Eğitim Komisyonu'nun 4 üyesinin Amerikalı, 4 üyesinin de Türk olması gerekirken, 2012 Komisyonunda sadece 3 Amerikalı bulunmaktadır. Yani dengeler değişmiş midir? Hayır. Komisyonun Türk üyelerinin tamamı Amerikanın has hizmetkârları olduğundan, artık Amerikalılar için üye sayısının 4'e 4 olması gerekirken 3'e 5 olması hiçbir önem taşımamaktadır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Son 60 yılın yüksek Komutanları da Fulbright Eğitim Komisyonu'na karşı tavır almamışlardır.'</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu satırlar Yılmaz Dikbaş'ın Enki Yayınları'ndan yeni çıkan 'Atatürkçüler Yenildi' isimli kitabından...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şöyle bir soru akla gelebilir; 1946'dan günümüze milli ve manevi hassasiyetleri olan Hükümetler de kuruldu; örneğin 1980 öncesi MC Hükümetleri ve antidemokratik 28 Şubat süreci ile alaşağı edilen Refahyol Hükümeti gibi... Bu Hükümetler döneminde Fulbright Eğitim Komisyonu'na neden son verilmedi? Gerek MC Hükümetleri döneminde gerekse merhum Erbakan'ın Başbakanlığını yaptığı Refahyol Hükümetinde Milli Eğitim Bakanlığı diğer partilerin milletvekillerinden oluşuyordu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Adnan Öksüz</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
*****</div>
<div style="text-align: justify;">
Bir skandal komisyon daha!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
27 Aralık 1949 tarihi, Türk Milli Eğitim tarihinde bir dönüm noktasıdır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu tarihte, ABD ile yapılan eğitim ile ilgili anlaşma, Fulbright Eğitim Komisyonu Türk çocuklarının geleceğinin Amerikalıların ellerine nasıl da teslim edildiğini gösteren en önemli belgelerden birisidir. Bu anlaşma ile Türk eğitim sistemi neredeyse tamamıyla ABD'lilerin insafına ve inisiyatifine bırakıldı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçtiğimiz hafta bu komisyonun ayrıntılarını yazdım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Komisyon üyelerinin isimlerini tek tek sıraladım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ama yetkililerden tık yok.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Birisi de çıksın desin ki, "Arkadaş yok böyle bir şey. Nereden uyduruyorsun, nereden çıkarıyorsun bunları? "</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hadi o birilerini geçtim, Türkiye'de milli eğitimden sorumlu bir bakanlık var sanıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Böylesine iddialı bir konuda bir yetkili, bir sorumlu da çıksın desin ki, "Türk Milli Eğitim sistemini bu millet belirler. Dışardan müdahale edilmesine izin vermeyiz. Milli Eğitim sistemini de, müfredatı da biz belirliyoruz.."</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Üstüne üstlük bu komisyon üyelerinin arasında Milli Eğitim Bakanlığı üst düzey bürokratı da var. İsim geçiyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Buna rağmen bir tepki yok.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu iddiayı 'Atatürkçüler Yenildi' isimli kitabında dile getiren yazar Yılmaz Dikbaş, Fulbright Eğitim Komisyonu hakkında başka ayrıntılar da veriyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Örneğin sözü edilen anlaşmanın birinci maddesi şöyle:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ "Türkiye'de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu adı altında bir komisyon kurulacaktır. Bu komisyon, niteliği bu anlaşmayla belirlenen ve parası Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini kolaylaştıracak ve Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri tarafından tanınacaktır."</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fulbright Eğitim Komisyonu'nun en kritik maddelerinden biri de kuşkusuz 5. maddesi.</div>
<div style="text-align: justify;">
Ne var peki Fulbright Eğitim Komisyonu'nun 5. maddesinde?</div>
<div style="text-align: justify;">
Okuyalım;</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ "Türkiye'deki Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu, dördü T.C. vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden oluşacaktır. ABD'nin Türkiye'deki misyon şefi, komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon başkanı verecektir."</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Anlaşmanın bu maddesi yetkilerin kime devredildiğinin en açık göstergelerinden birisiydi.</div>
<div style="text-align: justify;">
Bir başka ayrıntı daha vermek istiyorum</div>
<div style="text-align: justify;">
.</div>
<div style="text-align: justify;">
Bu ayrıntı da en az Fulbright Eğitim Komisyonu kadar önem arzediyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Milli Eğitim Bakanlığı personel politikalarından ders programlarına, çeşitli lise, yüksekokul ve enstitülerin açılmasına kadar pek çok konuda stratejik kararlar önerebilen 'Milli Eğitimi Geliştirme Komisyonu'.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Nedir bu Komisyon?</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1994 yılında 60 personeli olan bu komisyonda çalışanların üçte ikisi Amerikalıydı...</div>
<div style="text-align: justify;">
Yılmaz Dikbaş'ın verdiği bilgiye göre Komisyonun başında L. Cook adlı bir Amerikalı bulunuyordu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Amerikalı L. Cook'tan ayrı olarak adı Howard Reed, ünvanı 'Milli Eğitim bakanlığı Bağımsız Başdanışman' olan, bir başka etkin Amerikalı daha vardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tüm bu bilgilerin hiç mi önemi yok gerçekten?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yıllardır benim de gazeteci olarak görev yaptığım, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir aklı başında milletvekili kalkıp da bu ciddi iddiaları ve tespitleri neden Milli Eğitim Bakanı Ömer </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dinçer'e sormaz!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Parlamenterlerin bir görevi de 'denetim' değil mi?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ama, hani nerede?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ya da neredeler?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Değer mi hiç?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ankara'dan tanıdığım değerli bir televizyon programcısı dostum, yanındaki daimi iki konukla verip veriştiriyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kime mi?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Programları aleyhinde yazı yazan bir köşe yazarına..</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Programın önemli bir bölümünü bu yazara cevap yetiştirmekle harcadı dostum!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Üstüne üstlük sadece cevap vermekle kalmadı, dakikalar süren ve bu yazarın muhtelif dönemlerde kaleme aldığı yazılardan oluşan bir de VTR hazırlatmış;</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şak şak şak, işte şu tarihte şu ahlaksız yazıyı kaleme aldı, bu tarihte bu yazıyı...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hızını alamamış olacak ki, şu cümleyi de bu yazıların hemen sonuna ekleyerek, "Ahlakımız, bu yazıların devamını buraya yazmaya engel teşkil etmektedir..."</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Dinamizmi hayli yüksek, tempolu programda 3 gazeteci de bir noktayı ıskaladı, o köşe yazarı ile ilgili...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Farklı gazetelerde köşe yazarlığı yapan, Genel Yayın Yönetmenliği koltuğunda oturan, 'nehirin kıyısında bekleyen, sosyolog, sakıt bir Genel Yayın Yönetmeninin de sıkı dostu olan bu yazar, vakti zamanında sistem tarafından dışlanan, mağdur olan, üniversitelere alınmayan geniş bir kitle için 'ötekiler' başlığı altında yazılar kaleme almıştı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O dönem 'büyük' gazetedeki bu yazıları büyük bir sempati ile karşılandı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fakat antidemokratik 28 Şubat sürecinde aynı yazar 180 derece dönerek, bu kez 'kudretli'lerin safında yer aldı. Mağdurları bir kenara iterek, 28 Şubat darbecilerinin safında yer tuttu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O kadar saydırmaya gerek yoktu be dostum!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bunu söylesen yeterdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ha, bu anlı şanlı yazarın adı mı?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Siz anladınız.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ayrıca da değmez...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Bunları biliyor musunuz?</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
* Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Emin Zararsız'ın "Milli Eğitim Sistemindeki Değişim ve Dönüşüm" konulu bir konferans vereceğini, konferansın 3 Ekim 2012 tarihinde Server Vakfı'nda gerçekleştirileceğini, toplantıda 4 4 4 sisteminin de ağırlıklı olarak gündeme geleceğini, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı No:24/8 Demirtepe /Ankara adresindeki konferansın saat 19:00'da başlayacağını,</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
* Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün partisinin Büyük Kongresini son kez toplayacağını, bundan sonra Genel Başkanlığa aday olmayacağını, biliyor musunuz?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
NOT: Bugün 30 Eylül 2012 Pazar... Uyan da balığa gidelim... İktidarın '2012 yılında yeni Anayasa vaadi'ni sıcak tutmak adına... 2012'den 8 ay 30 gün daha eksildi. Yeni sivil anayasanın yazımına başlandı, ilk cümleler ortaya çıktı... Ama bugünlerde 'tık' yok... Takipçi </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Adnan Öksüz</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
| <a href="http://www.akademidergisi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-52455964189454962482013-10-11T19:33:00.000+03:002017-05-22T13:41:27.515+03:00Kurtuluş Savaşını Museviler mi başlattılar? Jak Kamhi doğruları mı anlattı? | Mehmet Fahri Sertkaya<div style="text-align: justify;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNw_ivUMSX3jdcNDw1K8K0V2gGtrCG-ygTmP2iTETlHRC8KO8OgKDR0312lG66NYoLg3VYM_bOChGOQCUWTJuPbO2bsx_c1BoiG9EZXlCdCPbWmZRWFDzyc26TPcum-e5WZB_vee3uInQ/s1600/kurtulus-savasini-museviler-mi-baslattilar-jak-kamhi-dogrulari-mi-anlatti-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-mustafa-kemal-ataturk-ak-parti-nin-gercek-yuzu-sabetayci-yahudiler-.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="akademi dergisi, atatürk, büyük israil projesi, I. Dünya Savaşı, içimizdeki israil, jak kamhi, kripto yahudiler, Kurtuluş Savaşı, Mehmet Fahri Sertkaya, mustafa kemal atatürk, profilo, sabetayistler, " border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNw_ivUMSX3jdcNDw1K8K0V2gGtrCG-ygTmP2iTETlHRC8KO8OgKDR0312lG66NYoLg3VYM_bOChGOQCUWTJuPbO2bsx_c1BoiG9EZXlCdCPbWmZRWFDzyc26TPcum-e5WZB_vee3uInQ/s640/kurtulus-savasini-museviler-mi-baslattilar-jak-kamhi-dogrulari-mi-anlatti-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-mustafa-kemal-ataturk-ak-parti-nin-gercek-yuzu-sabetayci-yahudiler-.jpg" title="Kurtuluş Savaşını Museviler mi başlattılar? Jak Kamhi doğruları mı anlattı? | Mehmet Fahri Sertkaya" width="562" /></a></div>
<br /></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Kendisi de bir Yahudi olan ve Profilo'nun sahibi olan Jak Kamhi,</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ "Kurtuluş Savaşını Museviler başlattı. İzmir'de Yunan bayrağını indirip Türk bayrağı çeken Musevilerdi. 1. Dünya savaşında İngiliz İşgaline karşı ilk başkaldıranlar Museviler'di. Atatürk bana bir baktı, bir daha unutamadım o bakışları. O ölünce bizim evde de matem havası vardı." demiş Hürriyet gazetesine de şunları diyememiş:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ "Atatürk'de bir Yahudi idi. Onun etrafındaki pek çok kimse de Yahudi idiler. Biz kurtuluş savaşı falan kazanmadık. İngiltere'ye de karşı durmadık. Bu bir planın parçasıydı. İngiltere'de hakim Yahudiler ile de anlaştık ve bu toprakların Yahudi Cenneti ayarında ilan edilecek yeni bir Cumhuriyet ile bize bırakılmasına karar verdik. İngilizler bu nedenle savaşmadan geri çekildiler. Bu süreçte pek çok sanal kahraman ürettik. Ordunun adını bile Türk Silahlı Kuvvetleri koyduk. Merkez bankasını çok uluslu ve çok ortaklı bir anonim şirket yaptık. Bu süreçte Sabetayist Yahudilerden çok faydalandık. Cumhuriyetin ilanının hemen ardından Selanik'ten Türk diye hep Sabetaycı Yahudileri getirdik. Yeni göçmüş olmalarına rağmen onları bir anda ülkenin en zenginleri, toprak zenginleri, iş verenleri, sanatkarları, ünlüleri yaptık. Ankara'nın başkent ilan edileceğini Yahudi kardeşlerimize haber verip dağını taşını satın aldırdık. Sonra bir anda gayr-i menkul zengini oluverdiler. Çok ince hesapladık çok...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Planlarımızı büyük bir gizlilik ve başarı ile uyguladık. Ne kadar hayatta kalmış Türk ve Müslüman fikir adamı ve beyin takımı varsa onları da sudan bahanelerle astık. Hiç olmadı kovaladık. İstiklal mahkemelerinin hakimlerinin de çoğu gizli Yahudi idi. Önce asıp sonra yargıladılar. İnkılaplar çok önceden belirlediğimiz bir planın parçasıydı. İngiliz ajanı Ali Suavi ile ve Ziya Gökalp ile çoktan inkılapların temelini oluşturduk. Mustafa Kemal'e nasipmiş. Ondan önce çok kişi çabaladı ama o bu oyunu çok iyi oynadı. Bütün başarının onun zaferiymiş gibi görülmesi de sonraki süreçte sıkıntılara sebep oldu. Olsun bunları da aştık. Muhalif Yahudileri İzmir Suikasti bahanesi ile astık. Zaten 1943'te Varlık vergisini çıkarılmasını da biz planladık. Yahudilerin çoğunu ilan edilecek İsrail'e kovaladık. Biz büyük işler başardık.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En son döneminde bile aynı anda üç imparatorluk ile savaşıp mağlup edebilmiş bir Osmanlı'yı içinden devirmeyi başardık. Ancak bu şekilde yaklaşık iki bin yıl sonra İsrail'i yeniden kurabildik. Şimdi hedefimizdeki Büyük İsrail'i kurmaya da çok yaklaştık. AKP'yi bu yüzden finanse ettik ve önündeki engelleri kaldırdık. Onlara karşı maddi gücümüzü ve basın gücümüzü kullanmadık. Hatta destekledik. Zaten AKP içindeki pek çok bakan ve vekil de Musevi kökenliler. Sadece birkaç sene sonra oyunumuzun son raundunu göreceğiz. Büyük İsrail'i de gerçekleştireceğiz."</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.mehmetfahrisertkaya.blogspot.com/" target="_blank">Mehmet Fahri Sertkaya</a> | <a href="http://www.akademidergisi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-36090783458176923892013-10-06T00:06:00.000+03:002017-05-22T14:34:38.749+03:00Cumhuriyetin kurucu kadrosundan tipik bir Sabetayist: Abdülkadir Cami Baykurt | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPCfL45sQPlA_qKB3Z9tUg2g5qkJjMpTOIn86v9W3jtnE9ztQ-NmfDK5cd7sCMWhcbR-AJlYIp32nyXnh9BQbZAuiHeewebHQnrflU5EMhJH3dsWWAULgWqeQ2ayBtCiRi1T34Y9nHsA8/s1600/cumhuriyetin-kurucu-kadrosundan-tipik-bir-sabetayist-abdulkadir-cami-baykurt-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-mustafa-kemal-ataturk-ahmet-emin-yalman-ittihat-ve-terakki.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="abdülkadir cami baykurt, ahmet emin yalman, içimizdeki israil, kripto yahudiler, mustafa kemal atatürk, nazım hikmet, sabetayistler, sabiha sertel, siyonizm, akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, " border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPCfL45sQPlA_qKB3Z9tUg2g5qkJjMpTOIn86v9W3jtnE9ztQ-NmfDK5cd7sCMWhcbR-AJlYIp32nyXnh9BQbZAuiHeewebHQnrflU5EMhJH3dsWWAULgWqeQ2ayBtCiRi1T34Y9nHsA8/s640/cumhuriyetin-kurucu-kadrosundan-tipik-bir-sabetayist-abdulkadir-cami-baykurt-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-mustafa-kemal-ataturk-ahmet-emin-yalman-ittihat-ve-terakki.jpg" title="Cumhuriyetin kurucu kadrosundan tipik bir Sabetayist: Abdülkadir Cami Baykurt | Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi" width="564" /></a></div>
<br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Sabetayist M. Kamal Adıtürk'ün yakın ekibindendi.</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">O da Sabetayistti. Soy ismi aslında Bay-Kut idi.. Ama böyle bir kelimeye yabancı olan milletimizin arasında o hep Baykurt olarak anıldı.</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sabetayistler tarafından hile ve silah zoru ile, İngiltere ve Siyonizm işbirliği ile kurulup ilan edilen Cumhuriyetin ilk İçişleri bakanı sayılabilir kendisi... Daha sonra, kendi gibi çift kimlikli olan pek çok Sabetayistte görüldüğü üzere o da Sabetayist Yahudi M. Kamal ile ters düştü. TBMM temsilcisi olarak Roma'ya gönderilerek uzaklaştırıldı. Buna çok içerlendi ve bir daha geri dönmedi. Dönmeyince istifa etmiş kabul edildi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
M. Kamal Atatürk'ün ölümüne kadar yurda dönemedi. O öldükten sonra hiç beklemeden yurda geri döndü. Çeşitli gazete ve dergilerde yazarlık yapmaya başladı. Bunlardan biri de yine Sabetayist Zekeriya ve Sabiha Sertel'lerin çıkarttığı Tan Gazetesi idi. Tan Gazetesi Türkiye'de Komünizmin ve Sol'un yayılmasında çok büyük paya sahipti. Zaten Türkiye'ye Komünizmi tam anlamıyla kripto Yahudiler getirmişlerdi. Nazım Hikmet Ran da bir kripto Yahudiydi. O da Kamal Atatürk ile hiç anlaşamamanın sıkıntılarını çekti...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Vatan gazetesinin sahibi ve baş yazarı olan, daha sonra Hüseyin Üzmez tarafından Sabetaycı Yahudi Adnan Menderes'in hemen yakınında iken Malatya'da vurulan Ahmet Emin Yalman da Yakubi kolundan bir Sabetayistti. Kapani kolundan olan Kamal Adıtürk ile hiç mi hiç geçinemedi. Çok mücadele etti. Çok çekişti onunla...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sabetayisler hiçbir zaman gerçekten Müslüman olmadıklarından ve damarlarındaki kana kadar İslam ve Türk düşmanı oldukları halde Türk ve Müslüman göründüklerinden, bu Sabetayist Baykut da Türklere ve Müslümanlara yeni yeni darbeler vurabilmek için "Sosyalist İslam" ayarı tutturdu kendi kafasından ve çok çeşitli pusular kurdu Müslümanlara...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Osmanlı'nın son zamanında, ecnebi kökenli, tahsilli ve muhalif gençleri tam bir mason kulübü gibi olan İttihat ve Terakki (Birlik ve kalkınma) partisi altında örgütlemişti bu Baykut... Davasına çok gayretliydi... Bizi içimizden vuranların önde gelen neferlerinden biriydi. İzleyin ve tanıyın onu ki sonra çorap söküğü misali bu bin bir surat mahlukların hepsini tanır olacaksınız..</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
(Videoda ismi geçen solculardan Bülent-Rahşan çifti de Sabetaycıdır. Rahşan'ın aile içindeki gerçek adı Raşel'dir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Yine videoda ismi geçen Fevzi Çakmak kripto Yahudidir. Sabetayist Adıtürk'e 20 küsur sene sorunsuz Genel Kurmay Başkanlığı yapmıştır. Sayısız zulmün, cinayetin ve katliamın baş sorumluları arasındadır. Gıyabında da olsa yargılanmalı, rütbeleri sökülmelidir. Karısı daha sağlığında iken evini Yahudi cemaatine, Sinagog yapılması için bağışlamıştır. Fevzi Çakmak öldüğünde, Küçük Hüseyin Efendi diye anılan ve Müslüman tanınan gizli Yahudi şeyhinin mezarının yanına defin edilmesini vasiyet etmiştir ve oraya defin edilmiştir. Uzun yıllar sonra, 'Türkiye'nin baronu' denilen Yahudi ve 33 dereceli mason ve FETÖ projesinin de baş mimarlarından olan Üzeyir Garih, Müslüman kabristanında bulunan ve sık sık ziyaret ettiği bu iki mezarın arasında, gözleri oyulmuş, diz kapaklarına kesik atılmış, Masonik ritüellerle infaz edilmiş olarak bulunacaktır. Kripto Yahudi Alparlan Türkeş'ten, sanatçı Çelik'in annesine kadar, meşhur yüzlerce kişinin bu Küçük Hüseyin Efendi denilen bu gizli Yahudi ile bağlantısı vardır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Videoda ismi geçen Tevfik Rüştü Aras da Sabetayist bir kripto Yahudiydi. 1925'te Dış işleri bakanı olmuş ve Sabetayist Kamal'ın vefatına kadar o makamdan hiç inmemiştir. Sabetayist Yahudi, büyük Türk ve İslam düşmanı Adnan Menderes'in haince planlarına çok büyük hizmet etmiştir. <a href="http://turkiyevedunyadamasonluk.blogspot.com/" target="_blank">Masonlar</a>ın Siyonistlerin ve <a href="http://www.kriptoyahudiler.blogspot.com/" target="_blank">İçimizdeki İsrail</a>'in, günümüzdeki AKPKK projesi gibi o zamanki haince projelerinden biri olan Demokrat partinin kuruluşunu sağlayanlar arasındadır. Kızını, kendisi gibi Sabetaycı olan ve İslamcıların -Müslümanların değil İslamcıların- kahramanlaştırdığı Fatin Rüştü Zorlu'ya vermişti. Gıyabında da olsa vatana ihanet, zulüm, cinayet hatta katliam suçları kapsamında yargılanması gerekenlerden.) </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.mehmetfahrisertkaya.blogspot.com/">Mehmet Fahri Sertkaya</a> | <a href="http://www.akademiedergi.blogspot.com/">Akademi Dergisi</a></div>
</span><br />
<div style="text-align: center;">
<div style="text-align: justify;">
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="360" src="//www.dailymotion.com/embed/video/x15djqh" width="640"></iframe></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-65856805155727426312013-09-22T21:52:00.001+03:002017-05-22T13:43:27.398+03:00Atatürk şeriatı övdü, dini kullandı | Akademi Dergisi<div style="text-align: center;">
<img alt="Adnan Menderes, antiemperyalizm, Ermeni Sorunu, Hilafet Meselesi, kazım karabekir, kemalizm, liberalizm, mustafa kemal atatürk, neşe düzel, akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, " border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYYqGmX0AtWR6iv65yfR616klmQOXXMSgPwGtPBueTIdys0uRK6o8RJFLg13s608Rmqf30v3SXDvv7aIRrVeuS_Zg_KIODUp59NCmrWuewG3Jb-zgPqv_dUFGPWhavP0CpgDmiTBUGCDk/s640/ataturk-seriati-ovdu-dini-kullandi-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-mustafa-kemal-ataturk-kazim-karabekir-istiklal-mahkemeleri-nese-duzel-kemalizm-liberalizm-seriat-.jpg" title="Atatürk şeriatı övdü, dini kullandı | Akademi Dergisi" width="565" /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">“Atatürk dini, Milli Mücadele yıllarında siyaseten kullandı.</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
➥ “Kanun-i Esasi’miz Kur’an’dır... Allah’ın emirlerine uymadığımız için geri kaldık” dedi.”</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
➥ “Meclis’i öyle bir İslâmi gösterişle açtı ki, Atatürk’e göre çok muhafazakâr olan Karabekir “bu kadarı fazla” dedi. Bunu, ahaliyi kazanmak için yaptı.”</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
➥ “Milli Mücadele’den sonra ise laiklik yolunda ilerledi. “Biz gökten indiği zannedilen kitaplara göre değil, hayatın gerçeğine göre politika yapıyoruz” dedi.” </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
* * * </div>
<div style="text-align: justify;">
<b>ÜÇÜNCÜ BÖLÜM </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Taha Akyol’la söyleşimizi üçüncü bölümüyle bitiriyoruz. Dün bizim hatamız yüzünden Kazım Karabekir ‘mareşal’ olarak yazıldı. Taha Akyol’dan ve okurlardan özür diliyoruz.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
* * *</div>
<div style="text-align: justify;">
<b>NEŞE DÜZEL</b>: Atatürk hilafete de son verdi. Hilafetin kaldırılması nasıl tepkilere yol açtı? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>TAHA AKYOL</b>: Hilafetin 1924’te kaldırılmasına en önemli tepki Şeyh Sait İsyanı’dır. Sünnilikte devlete, sultana isyan etme geleneği yoktur. Bu yüzden Mustafa Kemal gibi ülkeyi kurtaran bir başkomutana, laik otoriteye Anadolu’da isyan olmadı. Ama hilafet kalkınca Şeyh Sait İsyanı oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Atatürk’ün dinle ilişkisi nasıldı? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Baştan beri emsaline göre din anlayışı daha mesafelidir ama dinin toplumsal ve siyasi açıdan öneminin de farkındadır. Atatürk dini siyaseten kullanmayı çok iyi başardı. Atatürk’ün şeriatı öven sözleri vardır. Mesela “<b>Bizim kanun-i esasimiz (anayasamız) Kur’an-ı Kerim’dir</b>” dedi. “<b>Allahın emirlerine uymadığımız için geri kaldık</b>” da dedi. Ayrıca, “<b>Hz. Muhammed’in yüce şeriatı</b>” diye yaptığı konuşmalar var. “<b>Cenab-ı Hak insanları yaratırken”</b> diye bir konuşması var. Bu konuşmalar hep Milli Mücadele sırasında oldu. Atatürk, “<b>antiemperyalizm</b>” sözlerini de hep Milli Mücadele sırasında söyledi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Milli Mücadele’den sonra nasıl değişti? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Milli Mücadele’den sonra ise laiklik yolunda ilerledi. Zaten “<b>anayasamız Kur’an’dır</b>” diyerek laiklik olur mu? Olmaz. O zaman da, “<b>Biz gökten indiği zannedilen kitaplara göre değil, hayatın gerçeklerine göre politika yapıyoruz</b>” dedi. 1937’de Meclis’i açış konuşmasında, “<b>tabiat insanı yarattı</b>” dedi. Ama şu var! Atatürk’ün orada öyle, burada böyle söyleyen biri gibi görünmesi beni rahatsız eder. Çünkü onu böyle ele almak, bizi bilimsel tarih analizinden uzaklaştırır. Biz, dönemlerin nasıl değiştiğini ve bu değişimleri Mustafa Kemal’in nasıl etkilediğini ve kendisinin de yaşanan değişimlerden nasıl etkilendiğini incelemeliyiz. Mesela Atatürk Libya’da savaşırken imparatorluk için savaşıyordu. O dönemde Padişah Vahdettin’e “<b>ayağınızın tozuna yüz sürmeye hasretim</b>” gibi Anadolu’dan gönderdiği telgraflar vardır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Padişaha mı yazıyor? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tarihçi Sina Akşin, “Bunu yazan M. Kemal olmasa, neredeyse ‘bende’ üslubuyla yazılmış diyeceğim” diyor. Ama M. Kemal o dönemde de saltanata karşıdır. Benim, onun ‘kurmay’ tarafı dediğim de budur zaten. O günün şartlarının taktiğini uyguluyor o. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mesela arkasından da Lozan’da İngilizlere karşı İslâm’ı kullanıyor. Ayrıca İngilizleri yumuşatmak için “Avrupalı Türkiye” tanımına da başvuruyor. “Avrupa’nın hududu Türkiye’nin doğusunda biter” diye konuşmalar yapıyor. Avrupa’da faşizm güçlenmeye başlayınca da İngilizlerle müthiş bir ittifak çalışması yapıyor. sol Kemalistler, Atatürk’ün 1930’larda İngiltere ile ittifak yapmak için nasıl canla başla uğraştığından hiç bahsetmiyorlar, İsmet Paşa’yı suçluyorlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Niye? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu, ideolojik davranmaktır. Sol Kemalistler, “Atatürk hiçbir emperyalist devletle ittifak yapmadı. Saat dokuzu beş geçe emperyalizm Türkiye’ye girdi. Çünkü, İnönü geldi” diyorlar. Oysa Atatürk İngiltere’yle ittifak yapıyordu, ömrü yetmedi. 1939’da İnönü ittifakı imzaladı. Zaten biz hep 1920’lerden bahsediyoruz. 1930’lardan hiç bahsetmiyoruz. Bu tarihçilik değildir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ama şundan da pek söz etmeyiz. 23 Nisan 1920’de Meclis’i dualarla açtığı anlatılır. Atatürk niye yaptı bunu?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Meclis’i öyle bir İslâmi gösterişle açtı ki... Atatürk’e göre çok muhafazakâr olan Karabekir bile “bu kadarı fazla” dedi. Mesela Meclis’in 22 nisan perşembe günkü açılışını 23 nisan cumaya aldı. On beş gün önceden telgraflarla Anadolu’ya genelgeler gönderdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
➥ “Meclis’i cuma günü açacağız, bunun için şu kadar dua okunacak. Şu kadar nafile namazı kılınacak ve bunlar camilerde cemaate ve meydanlarda halka ilan edilecek” dedi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Meclis’i niye İslâmi gösterilerle açıyor? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu politik bir davranış. İstanbul’da halife var ve Milli Mücadele’nin aleyhine fetva yayınlamış. Mustafa Kemal’in o dönemde bütün ahalinden destek toplayabilmesi için, kendisinin o fetvada anlatıldığı gibi “şeriata ve halifeye karşı çıkan biri” olmadığını, aksine şeriatı ve halifeyi kurtarmaya çalışan biri olduğunu ispat etmesi lazım. Çünkü İstanbul’da yayınlanan fetvalardan ötürü Anadolu’da bazı iç isyanlar çıkıyor. Mustafa Kemal de, “hayır, ben İstanbul’un söylediği gibi laislâmi bir hareket değilim. Aksine ben daha İslâmi bir hareketim” mesajını vermek istiyor. Aradan iki yıl geçiyor ve Sakarya zaferi kazanılıyor. Meclis’te bir müezzin Mustafa Kemal’in gelişi şerefine ezan okumak istiyor. Onu haşlıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
➥ “Ezanın yeri burası değil, camidir. Oraya git” diyor. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gücü eline geçirince laikliğe doğru yürümeye başlıyor. Çünkü onun kafasındaki esas model Batılılaşmak!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Atatürk’ün din adamlarıyla ilişkisi nasıldı? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
“<b>Din adamlarını, hocaları sevmem</b>” diyor ama özellikle Milli Mücadele sırasında İstanbul fetvasına karşı, o da 90 küsur imzayla din adamlarının fetvasını aldı. Böylece Milli Mücadele’yi İslâmi bakımdan meşrulaştırarak halkın desteğini almayı başardı. Din adamlarıyla ittifak zaferden sonra bozulmaya başladı. Zaten Atatürk için laiklik, demokrasiden önce gelir. Milli Mücadele sırasında İstanbul’dan yardım almak ve halkı etrafında toplamak için Abdülhamit’ten daha İslâmi bir politika uyguladı ama... O her zaman Batılı hayat tarzını benimsedi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Peki, demokrasiyi gözardı etmek Batılı hayat tarzıyla çelişmedi mi? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hayır. Çünkü Batılı hayat tarzının içinde mutlaka demokrasi vardır düşüncesi bizim bugünkü düşüncemizdir. O zamanki Batılı hayat tarzı “gardırop devrimi” denen türde bir Batılılaşmaydı. Şapka devrimi, balolar vb... Batılılaşalım derken, alt yapı devrimleri ve ekonomi fazla öncelikli değil. “Fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirelim ama o nesiller Atatürk’ün sözlerine iman etsinler” inancı var. Unutmayın ki o dönemin Batısı aynı zamanda faşizmin yükseldiği bir Batı’ydı. Dünyada Büyük Buhran’dan sonra liberalizm gözden düşmüştü. CHP’nin altı oku müzakere edilirken, Atatürk, Şükrü Kaya’ya “Şükrü Beyefendi siz iktisadi doktrinler uzmanısınız. Liberalizm ne demek” diye soruyor. Şükrü Kaya, “<b>Liberalizm sömürge ekonomisidir</b>” diye cevap veriyor. Atatürk, “O zaman biz liberal olmayacağız” diyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Atatürk liberalizmi Şükrü Kaya’dan mı öğreniyor? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Liberalizmin ayrıntılarını bilmediği kanaatindeyim. Atatürk’ün okuduğu kitaplar daha çok dil ve tarih meseleleriyle ve ulus oluşturmakla ilgilidir. O’nun aydınlanma kaynağı Fransız jakobenizmidir, Voltaire’dir, Rousseau’dur. İngiliz liberalizmini okuyan ise İsmet Paşa’dır. Size Gagavuz Türklerinin olayını anlatayım. Hamdullah Suphi, “<b>Türkçe konuşan Hıristiyan Gagavuz Türklerini Türkiye’ye alalım</b>” diye rica ediyor. Atatürk kabul etmiyor. Ama Türkçe bilmeyen Boşnakları alıyor. Çünkü, din farkı sosyal entegrasyona engel olabilir diye düşünüyor. Bakın... Laik cumhuriyet, vatandaşını dine göre tanımlamıştır. Azınlık ne demektir? Gayrımüslim demektir. Kürt yok ne demektir? Türk ve Kürt, ikimiz de Müslümanız demektir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Vatandaşlık tanımını dine göre yapmak laiklik tanımıyla bağdaşır mı? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu, dinin referans olarak alınması değildir. Bu, Müslüman ahalinin ulus-devlet için daha sağlam bir zemin oluşturduğunu düşünmekten kaynaklanan siyasi bir tavırdır. Müslüman ahaliye dayanan bir ulus-devletin daha sağlam olacağını düşündü Atatürk. Gayrımüslim Türkleri yani Gagavuzları almadı, ama Türkçe bilmeyen Boşnakları aldı. Anadolu o sırada boştu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Atatürk, dinin ve din adamlarının laiklik için bir tehlike olacağını mı düşünüyordu? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Evet. Hem Atatürk’ün hem de onu takip eden Kemalistlerin “<b>Laiklik elden gidiyor</b>” endişeleri vardır. Kemalist yazar Yakup Kadri, Panorama romanını “<b>Türkiye demokrasiye geçiyor, yobazlar iktidara geliyorlar ve ilericileri kıtır kıtır kesiyorlar</b>” diye bitiyor. Bu bir psikolojiyi gösteriyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Bu psikolojiyi kim yarattı? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Resmî ideoloji yarattı. Kemalist yönetim halk yerine devlet güçlerine dayandı. Böyle olunca da halka şüpheyle bakıldı. Şevket Süreyya, “Kemalist bürokrasi, 1920’lerin ortasından itibaren halktan kopuk bir bürokratik hizip haline geldi” der.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Atatürk döneminde mi bu hale geldi? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Atatürk döneminde tabii... Muhalefet olmadığı için yönetimde sorumsuzluk ve yolsuzluk almış başını gitmiş. 1926’da Ahmet Ağaoğlu Atatürk’e bir rapor veriyor. “Paşam, partiniz yolsuzluğa battı” diyor. Atatürk halktan ne kadar kopulduğunu görüyor ve muhalif bir fırka kurmaya karar veriyor. “Bunlar yanlış giden işleri söylesinler ve iktidar kendini düzeltsin” diyor. Ama bu muhalefet partisi halkta öyle bir ilgi patlaması yapıyor ki, “rejim elden gidecek” kaygısıyla hemen partiyi kapattırıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Demokrat Parti örneği aslında Atatürk döneminde Serbest Fırka’yla mı yaşanıyor? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu, tarihsel olarak da, kadro olarak da böyledir. Serbest Fırka’nın İzmir il başkanı Adnan Menderes’tir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Atatürk döneminde komünistler de baskıyla karşılaştı. Atatürk komünizm hakkında ne düşünüyordu? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Komünizme karşıydı. Atatürk partisinin ideolojisini Kemalizm olarak benimsedi. Atatürk Kemalizm sözünü benimsedi ve kullandı. CHP’nin 1932 programında “partimizin fikriyatı Kamalizmdir” diye yazılıdır. Ses uyumu açısından o dönemde Kamalizm deniyor. Atatürk Kemalistti ve Kemalizm sözü onun döneminde geliştirildi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Daha sonra komünistleri yakalatacak olan Atatürk, Sovyetler Birliği ile Kurtuluş Savaşı sırasında çok dostane bir ilişki sürdürdü. O dostluğu sürdürürken de mi komünizme karşıydı? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kesinlikle karşıydı. Atatürk Sovyetlerle dostluk ilişkilerine her zaman önem verdi ama bu dostluğu Kurtuluş Savaşı sırasında bir ideolojik ittifak gibi pazarladı ve Sovyetlerden yardım aldı. Hatta Moskova’dan para ve silah yardımı almak için 1921‘de komünist Bolşevik eğilimli halk zümresinin programını kendi halkçılık beyannamesi olarak yayınladı. Moskova’dan yardım alınmasaydı, Milli Mücadele belki başarılamazdı. Sakarya Savaşı bittikten sonra Moskova’nın yardımına ve Meclis’teki solculara ihtiyacı kalmadı ve solcular tutuklanmaya başladı. Mustafa Kemal pragmatiktir. Atatürk’ün bir politikacı olduğunu dikkate almak lazım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Politikacılığı dikkate alındığında ne değişiyor, ortaya ne çıkıyor? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mesela Atatürk’ün gazeteciler tarafından çok kullanılan bir sözü daha vardır... “Basın hürriyetinden ortaya çıkacak olan sakıncaların çaresi yine basın hürriyetidir” diye... Oysa Takrir-i Sükûn döneminde basının nasıl yasaklandığını gazeteci Ahmet Emin Yalman anlatır. Atatürk’ün politik şartlara göre söylediği sözler vardır. Bir de içinde bulunduğu şartlara göre yaptığı uygulamalar vardır. Mesela Atatürk ömrü boyunca milliyetçi oldu. Ama şartlara ve dönemlere göre, milliyetçiliğinin içeriği değişti. Bu içerik, zaman içinde Osmanlı milliyetçiliği, daha sonra İslâmi bir milliyetçilik, arkasından daha Anadolucu bir milliyetçilik, onun arkasından da daha Türkçü bir milliyetçilik oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Atatürk döneminde Kürtlerle, dindarlarla, solcularla, demokratlarla liberallerle devletin sorunlar yaşadığı görülüyor. Peki, Atatürk’ün destekçileri kimlerdi? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Destekçileri ordu, bürokrasi ve o zamanın okumuşlarının ve hatta liberallerinin çok büyük bir bölümüydü. Bir de Cumhuriyet Halk Fırkası’nın tabanındaki esnaf, tüccar ve esnaftı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Atatürk’ün 1915’teki Ermeni tehciriyle ilgili görüşleri nelerdi? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Atatürk 1915’teki Ermeni tehcirini savunmadı ama açıkça suçlamadı da. 24 Nisan 1920’de Meclis’te yaptığı konuşmada tehcir için eleştiri anlamında, “fezahat” yani “çok çirkin hadise” dedi. Ama 1921’de İstanbul Hükümeti, “Ermeni hadiselerini suçlayan bir bildiri yayınla” dediğinde, Mustafa Kemal İttihatçıları suçlamayı reddetti. Zira hem ileride başına geçeceği devlet suçlanmış olacaktı. Hem de Milli Mücadele’nin alt yapısını İttihatçılar oluşturuyordu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Sizce Atatürk’ün yönetimde yaptığı en büyük hata neydi?</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
En büyük hatası Şeyh Sait İsyanı üzerine çıkarılan bir tür sıkıyönetim kanunu olan Takrir-i Sükûn’dur. Bu kanun sadece isyanın güç kullanılarak bastırılmasını sağlamadı. Muhalefeti ve basını da susturdu. Hükümete yargı yetkilerini tanıyan bu kanun çok sert uygulandı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Nasıl uygulandı? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Sonunda tek partili cumhuriyet, eleştirisiz bir cumhuriyet oldu. Çünkü Takrir-i Sükûn dönemi, sorunların ekonomik ve sosyal olarak diyalogla çözülmesini dışlayıp, tek çözüm yöntemi olarak kuvvet kullanma alışkanlığını bu ülkede güçlendirdi. Sonuçta Takrir-i Sükûn Kanunu ve onun İstiklal Mahkemeleri bir gün son buldu ama bu dönemin yarattığı kuvvet kullanarak çözme alışkanlığı bu ülkede hep devam etti. Kazım Karabekir o sırada Meclis’te muhalif milletvekiliydi. Takrir-i Sükûn müzakereleri sırasındaki konuşmasında, “Eğer siz İstiklal Mahkemeleri’ni bir reform vasıtası sanıyorsanız, çok büyük bir hata içindesiniz” dedi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Takrir-i Sükûn ve İstiklal Mahkemeleri uygulaması bu ülkenin yaşadığı darbelerin, sıkı yönetimlerin, baskıların anası mıdır aslında? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Elbette.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>İstiklal Mahkemeleri çok mu adam idam etti? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Asker kaçakları hariç bin civarında idam oldu. İstiklal Mahkemeleri’ni en iyi tanımlayan Kemalist yazar Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’dur. Katibi olarak o, İstiklal Mahkemeleri için “tedhiş mahkemeleri” diyor. Yani “şiddet mahkemeleri, devlet terörü mahkemeleri” diyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Neden bugün Atatürk’ü bir lider, bir insan gibi göremiyoruz? Neden Atatürk’ü hiçbir şekilde hata yapmayan biri gibi kabul ediyoruz? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Atatürk doğal bir lider olarak algılanırsa, ya laiklik elden gider, ya ülke bölünür gibi korkular var. Aksine Atatürk doğal bir lider olarak algılanırsa ülke daha normalleşir. O yüzden Atatürk’ü tabu haline getirmek de yanlış, onun gibi milli bir lidere düşmanlık etmek de yanlış. Atatürk’ün farklı dönemlerinde farklı politikalar uyguladığını bir görebilsek... Bu, bize, farklı politikalar uygulamanın Atatürk esprisine aykırı düşmediğini anlatacak ama... Onu tabu haline getirince, “<b>ezelde de böyle, ebediyette de böyle, onu taklit etmekten başka bir yol yok</b>” noktasına geliniyor. O da nedir? Sıkıyönetimdir, yasak-lamadır. Bakın... Eğer Cumhuriyeti Atatürk’ün sözleriyle tanımlarsanız ve cumhuriyetin Atatürk döneminde var olan cumhuriyet olduğuna inanırsanız, cumhuriyetin zamanla liberalleşmesini “yozlaşma, bozulma” gibi görürsünüz. Ama bazıları, tarihin bir evrim, bir değişim çizgisi olduğunu göremiyor. Oysa 1920’lerdeki Atatürk’ün cumhuriyetiyle 1930’lardaki Atatürk’ün cumhuriyeti bile birbirinden farklıdır. 1920’lerde devletçilik yoktu. 1930’larda devletçilik oldu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Neden özellikle darbeciler ve darbe yanlıları Atatürk’ün adını kullanıyor? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Siyaset bilimci Metin Heper, “Atatürkçülük, Türkiye’de bir meşruiyet karizmasıdır” diyor. Çünkü Atatürk’e refere edilen her şey meşrulaşıyor. Darbecilerin meşruiyete ihtiyacı var. Atatürk deyince meşrulaşıyorlar.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Neden en Atatürkçü kurum olarak ordu gösteriliyor? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Birçok sebebi var. Bir, Mustafa Kemal, başkumandan olarak her askerin kendisini silah arkadaşı gibi göreceği bir tarihî figürdür. İki, bütün ordular eğitimlerinde devletlerinin zaferlerini incelerler. Bu, Mustafa Kemal’siz yapılamaz. Üç, Atatürk’ün döneminde ordunun Atatürk’e sadık olmasına bilhassa çok önem verildi. Atatürk’ün üniformalı resimleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yayımladığı beyannameler, Atatürk’ün subayların maaşlarıyla özel olarak ilgilenmesi, orduyla Atatürk arasında hem ideoloji hem meslektaşlık anlamında çok kuvvetli bir bağ meydana getirdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Atatürkçülük tam olarak ne demek? </b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Atatürkçülüğün temelinde, Kemalizm’in bütün tariflerinde şu üç unsur mutlaka vardır. Bunlar, pozitivizm, milliyetçilik ve otoriterliktir. Bilim dediğiniz zaman, Atatürkçülük pozitivisttir. Yurtseverlik dediğiniz zaman, Atatürkçülük milliyetçidir. Bu, geleneklere, dinî duygulara önem veren bir milliyetçilik yerine laik bir milliyetçiliktir. Küreselleşmeye, liboşlara yer vermemek dediğiniz zaman da, Atatürkçülük otoriter bir rejimdir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Neşe Düzel</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
| <a href="http://www.akademidergisi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-75821908436746050032013-09-22T00:25:00.000+03:002017-05-22T13:43:42.215+03:00Ezanın Türkçeleştirilmesi (Türkçe Ezan, Türkçe Kur'an, Türkçe Namaz ve Tekbir projesi) | Akademi Dergisi<div style="text-align: center;">
<img alt="ali eren, ali rıza sağman, atatürk ilke ve inkılapları, fıkıh, mustafa kemal atatürk, sabetayistler, tarih, türkçe ezan, akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, " border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSSvF5-4D4Uv7e1UnTKIiVKX9qauJ-hDPIAQgZ3aMwLjy8FxObGK_jO-z8gO-qGWvRJt4NudZD3IZlFfyb7HInPqPTxR_b0trT19QQmgmUp1Otc7zzO1SfutslF9WGDNg86qxMa-Y2pHA/s640/ezanin-turkcelestirilmesi-turkce-ezan-turkce-kuran-turkce-namaz-tekbir-projesi-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-ali-eren-ziya-gokalp-mustafa-kemal-ataturk-demokrat-parti-.jpg" title="Ezanın Türkçeleştirilmesi (Türkçe Ezan, Türkçe Kur'an, Türkçe Namaz ve Tekbir projesi) | Akademi Dergisi" width="564" /></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
76 SENE ÖNCE… 29 OCAK 1932</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bilindiği gibi, İslamda imandan sonra ilk emir namaz… Namazın vakitleri, müslümanlara, belli ve belirli lâfızlarla ve yüksek sesle okunan ezanla duyurulur. Bir beldede İslamın ve müslümanların varlığının sembolü ezandır. Ezan öyle bir sembol ki, Müslüman olan bir bölge halkı, ezan okumamakta diretse, İslam hukukçularına göre, başka bir çare yoksa onlara harp ilan edilir...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Allah’a, Allah’ın peygamberine ve âhiret kurtuluşuna çağırdığı için, ezan aynı zamanda İslama bir çağrı ve dâvettir. Bu dâvet, dünyada Müslüman bulunan her yerde devamlı tekrarlanır durur…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ezan, “bildirmek, duyurmak, çağrı ve ilan” mânâlarına gelir. Ezan okuyana “müezzin” denir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ezan kelimesi, Kur’ân-ı Kerim’de Tevbe sûresi 3. âyette “Bildiri” mânâsında, Hacc sûresi 27. âyette de “Îlan” mânâsında geçer. Mâide sûresi 58. âyet ile Cuma sûresi 9. âyette de mânâ olarak ezandan bahsedilir. Müezzin kelimesi de A’raf sûresi 44. âyet ile Yûsuf sûresi 70. âyette “Îlan edici” mânâsında geçmektedir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ezan okumak; Hanefî, Şâfiî ve Mâlikîlere göre müekked (kuvvetli) sünnet. Bâzı Hanefî âlimlerine göre de vâcib. Onun için, “Ezan vâcib derecesinde kuvvetli sünnettir” deniliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ezan, namaz vakti girdikten sonra okunur. Vakitten önce okunan ezan okunmamış sayılır, tekrar okunması gerekir. Ezanın sözlerinin sırası değiştirilirse yeniden okunması icap eder.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Namaz İslamın Mekke döneminde farz kılındığı halde, ezan henüz meşrû kılınmadığı için müslümanlar Mekke döneminin tamamında ve Medine’de ilk dönemde zaman zaman bir araya gelip namaz vakitlerini beklerlerdi. Namaz vaktini bildirmek için bir müddet “Essalâh! Essalâh!..” diye namaz için çağrıda bulunuldu. Fakat bu kâfi gelmiyor ve başka bir işarete ihtiyaç duyuluyordu…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Başka din mensuplarının yaptıkları gibi boru öttürmek, ateş yakmak veya bayrak asmak gibi teklifleri onlara benzemek olacağından Resûlüllah Efendimiz kabul buyurmadılar…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ezan, o sıralarda ashabtan Abdullah bin Zeyd’e rüyasında bildiğimiz şekliyle öğretildi. O da rüyasını Peygamberimiz’e anlattı. Hazret-i Ömer (r.a.) aynı rüyayı kendisinin de gördüğünü söyledi. Hazret-i Resûlüllah Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem, Bilâl-i Habeşî Hazretleri’ne, rüyada öğretilen şekilde ezan okumasını emretti. Hz. Bilal yüksek bir evin üstüne çıktı ve ilk olarak sabah ezanı okudu…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ezan, 75 sene öncesine kadar İslamın yayıldığı her yerde aynı şekilde asırlarca okundu durdu…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>EZANIN TÜRKÇELEŞTİRİLMESİ</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Osmanlı döneminin son zamanları ve 2. Meşrûtiyeti takip eden yıllarda “Türkçülük ve Dilde Sadeleşme” akımının arkasından, önemli münakaşalara sebep olan “Ezanın Türkçeleşmesi” meselesi ortaya atıldı. Bu fikri 1918’de ilk ortaya atan Ziya Gökalp idi. Gökalp, Osmanlılık idealini taşıdığı dönemde, 1908’de Ezan adlı şiirinde, ezanı “Büyük asrın (asr-ı saadetin) sesi” olarak anıyor ve şu mısralarla övüyordu:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Okunurken ezan, sanır her vicdan</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Cebrâildir; gelmiş Bilal ağzından</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bütün İslam âlemine seslenir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu mısraların sahibi Ziya Gökalp, Selânik’e yerleştikten sonra 1918’de yazdığı Yeni Hayat kitabındaki “Vatan” şiirinde 180 derecelik bir dönüş sergiliyor ve şöyle diyordu:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir ülke ki câmiinde Türkçe ezan okunur</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Köylü anlar mânâsını namazdaki duânın</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur’an okunur</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hudâ’nın</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ey Türk oğlu işte senin orasıdır vatanın</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ziya Gökalp, ezan ve Kur’an’ın Türkçe okunma fikrini Türkçülüğün Esasları kitabında da tekrarladı. Onun bu fikirleri Cumhuriyet döneminde hararetle benimsendi ve 1932’de ezanın Türkçe okunmasına karar verildi. Türkçe ezan ilk defa 29 Ocak 1932’de Fatih Câmii’nde okutturuldu…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ezanla beraber diğer ibâdetlerin Türkçeleştirilmesi üzerinde duruluyor hedef şöyle belirleniyordu:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tekbirin, ezanın, kâmetin, salânın, hutbenin ve namazın Türkçeleştirilmesi…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu iş için Dolmabahçe sarayında çalışmak üzere Aralık 1931’de 9 hafız görevlendirildi. Bu heyet, tekbir, ezan ve kâmeti konservatuvardan bazı sazların da katılımıyla meşkederek hazırladı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Diğer 8 hafız “Allâhü Ekber” lafzını “Allah büyüktür” şeklinde, Ali Rıza Sağman ise “Tanrı uludur” şeklinde tercüme etti ve bu tercüme kabul edildi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ezanın “Hayye ale’l-felah” cümlesi önce “Haydi kurtuluşa” diye tercüme edilmek istendiyse de vazgeçilip “Haydi felâha” şeklinde okunmasına karar verildi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Türkçe Kur’an, Türkçe tekbir ve Türkçe kâmet ise 3 Şubat 1932’ye rastlayan Kadir Gecesi’nde, o zaman henüz müze haline getirilmemiş olan Ayasofya Câmii’ndeki mevlidde okunup radyodan da naklen yayınlandı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da bu uygulamayı kabul etmesi sağlandı. Câmi ve mescid görevlilerine gönderilen tâmimden sonra ezanın Türkçe okunması sıkı bir şekilde takip edildi. Karakol ve jandarma teşkilatının ulaşabildiği her yerde Türkçe ezan okutulmaya başlandı…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ezanın yeni şeklini benimsemeyenler, bu yeni şekli çocuklara ve bazı meczuplara okutarak pasif direniş gösteriyorlardı. Bazıları da yeni şekli yüksek sesle okuttuktan sonra arkasından kısık sesle eski şekliyle ezan okuyorlardı. Buna engel olmak için câmi içinde, câmi dışında ve minare kapılarında polis ve jandarmalar bekletiliyordu. Bu yasağın kânunî bir dayanağı olmadığı için, uymayanlar böyle polisiye tedbirlerle yıldırılsa da tepkiler bitmiyordu….</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ezanın Türkçe okunmasına ilk büyük tepki 1 Şubat 1933’de Bursa’da oldu. Topal Halil adında halktan biri Ulucâmi’de Arapça ezan okuyunca minare dibinde bekleyen bir sivil polis tarafından tartaklanarak karakola götürülmek istendi. Buna tepki gösteren halk valiliğe yürüdü. Bunun üzerine Bursa müftüsü, savcı ve sulh hâkimi görevden alındı. Hadiseye karışan 19 kişi Çorum Ceza Mahkemesi’nde ağır hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı. Diyanet İşleri Reisliği, bütün müftülüklere gönderdiği tâmimle “Görevlilerin ezan ve kâmeti Türkçe okumalarını, buna uymayanların katî ve şedid (şiddetli) şekilde cezalandırılacağını…” bildirdi. Bunun ardından da câmi görevlilerine Arapça salâ vermemeleri emri geldi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ezanın Türkçe okunmasına uymayan görevliler, 1941 senesine kadar “Yetkili mercîlerin kamu düzenini sağlamaya yönelik emrine aykırı davranmak” suçundan cezalandırıldılar. Bu cezayla ilgili 526. maddeye daha sonra şu ilave ceza da eklendi:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
“Arapça ezan ve kâmet okuyanların üç aya kadar hapis veya on liradan ikiyüz liraya kadar para cezası ile cezalandırılması…”</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Her ne kadar öngörülen cezalar böyleyse de uygulamalar daha ağır oluyordu. Gerçek infaz, kanunla belirlenenin üç-dört katına çıkıyordu. Tatbik edilen cezalar içinde dayak ve aylarca akıl hastanelerine kapatma da vardı. Buna rağmen, kâh bir millî maçta, kâh bir sinemada, kâh çeşitli câmilerde, kâh bir vâlinin bulunduğu yerde hatta TBMM dinleyici locasında Arapça ezan okuyanlar oluyordu. Hükümet ise işin peşini bırakmıyordu. Arapça ezan okuyanlara hapis ve para cezaları veriliyor, bir çoğu da akıl hastanelerine sevkediliyordu…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Seneler böyle geçerken, halk 1946 seçimlerinde Demokrat Parti’ye yönelince hükümet bu sıkı politikanın ve yasağın hızını kesmek mecburiyetinde kaldı. Bunun neticesi olarak Diyanet İşleri Reisliği’nin 22 Eylül 1948 tarihli tâmiminde şöyle deniliyordu:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
“Mevlidlerde, hatim duâlarında, bayram namazı ile bayram günlerinde okunması gereken tekbirlerin Arapça okunması, Arapça ezan ve Arapça kâmet yasağı içine girmemektedir.” </div>
<div style="text-align: justify;">
1950 seçimlerinden sonra, ezanın Arapça aslıyla okunması yasağının kaldırılması için yoğun bir çalışma başlatıldı. TBMM’ye kanun teklifleri sunuldu. Sonunda ceza kanununun 526. maddesinde değişiklikler yapılarak 16 Haziran 1950’de o senenin Ramazan ayından önce ezanın Arapça okunması serbest bırakıldı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın müftülüklere gönderdiği bu meseleyle ilgili tâmimde şöyle deniliyordu:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
“Ezana mahsus özel lafızlar, ezanın rüknü ve sıhhatinin (doğru olmasının) şartıdır. En doğru şekilde bir tercüme ile de olsa, bu özel lafızlardan başka şekilde okunan ezana itibar yoktur…..” </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ramazan ayıydı, bayram gelmemişti ama yasağın kalkmasıyla ülkeye adeta bayram gelmişti. Minarelerden yükselen “Allâhü Ekber” sedalarını duyan halk kapı ve pencerelere, balkonlara doluşmuş, sevinçten ağlıyordu. Sabah ezanlarını dinlemek için câmilerin etraflarında toplananlar yeri öpüyorlardı… Birçok kimse kurban kesmişti…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Değerli okuyucular!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Rahmetli annem de kendisinin bu sevinç göz yaşları akıtanlar arasında olduğunu anlatırdı. O zaman Kırıkkale’nin Keskin kazasında bulunuyormuş. Ezan ilk defa “Allâhü Ekber Allâhü Ekber…” diye okunmaya başlayınca, kadınlar evlerin balkon ve pencerelerine koşuşup sevinçten hüngür hüngür ağlamaya başlamışlar. Annem bunu iç çekerek anlatır “O günler bir daha geri gelmesin” derdi…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Son senelerde, ezan ve namazla ilgisi olmayan kimselerden bazı çatlak sesler duyulmakta, bunlar ezanın Türkçe okunması gerektiğini söylemeye kalkışmaktadırlar. Fakat söylemeleriyle seslerinin kesilmesi bir olmaktadır. Siyâsî bir hüviyet taşıyan bu kimseler, bu sözü söyler söylemez siyâsî hayatları sönüvermektedir. Adeta ezan kendilerini çarpmaktadır. Zaten ezan 14 asırdır nicelerini çarpıp durmaktadır. Bundan sonra da elbette çarpacaktır…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Değerli okuyucular! Memleketimizde 1932’de başlayıp 18 sene devam eden Arapça ezan yasağı 29 Ocakta başlamıştı. Bu tarih, dergimizin bu sayısına uygun düştüğünden, yazımızda bu meseleyi ele almış olduk. Bu hususta daha geniş bilgi için, TDV İslam Ansiklopedisi’nin Ezan maddesine ve Cumhuriyet Dönemi Din Devlet İlişkileri isimli esere müracaat edilebilir…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ali Eren</div>
<div style="text-align: justify;">
Gazeteci-Yazar</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
| <a href="http://www.akademidergisi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-60953443260631751162013-09-21T22:51:00.001+03:002017-05-22T13:44:29.699+03:00Atatürk olmasaydı neler olurdu neler... Halimiz çok kötü olurdu... | Akademi Dergisi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: center;">
<img alt="atatürk ilke ve inkılapları, atatürk olmasaydı ne olurdu, chp, Cumhuriyet Tarihi, Kurtuluş Savaşı, Lozan Antlaşması, mustafa kemal atatürk, sabetayistler, akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, " border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgboel47nFEjr9PeDeDV-WsLoCj68ZlHu63llEkZWUESg_sowr4UgS4tvdAOFzGj6BZJszphMpFk44OxE41ZWBqK0-t23OvYjaAorhm89wySB6jWfX75PNk7IWJYyKM3h3GHtwVCHN-OOI/s640/ataturk-olmasaydi-neler-olurdu-neler-halimiz-cok-kotu-olurdu-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-mustafa-kemal-ataturk-hilafet-is-bankasi-gercek-yuzu-latin-harfleri-icimizdeki-israil-.jpg" title="Atatürk olmasaydı neler olurdu neler... Halimiz çok kötü olurdu... | Akademi Dergisi" width="564" /></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<b>ATATÜRK OLMASAYDI NE OLURDU?</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İşgal Kaldıralamasaydı, Vatanımızı işgal altında tutan düşmanlar neler yapardı, yapmak isterdi?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1- Siyasi gücüde içinde bulunduran hilafeti derhal kaldırırlardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
2- Hemen eğitime müdahale eder, gençliğin tarihlerini unutmaları için harf devrimi yaparlar, ülkenin alfabesini kendi harfleri olan Latin- Grek harfleri yaparlardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
3- Ülkemizin kendi takvimi olan hicri takvimi ortadan kaldırıp bir kilise takvimi olan Gregoryan takvimi olan Miladi Takvimini yürürlüğe koyarlardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
4. Ülkemizin içinde var olan Kur'an esaslı yasaları kaldırır, onun yerine batının çeşitli yerlerinden ithal hukuk yasalarını bu ülkeye zorla dayatırlardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
(Medeni Kanunumuzu İSVİÇRE'den, Ticaret kanunumuzu ALMANYA' dan,Ceza Kanunlarımızı İTALYA' dan alırken, sayı numaralarına kadar sadık kaldığımızı biliyor muydunuz?)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
5- Kılık kıyafet devrimi yapıp, her türlü kültürel asimilasyonla, ülkedeki insanları "Batının" olan kendi giyim kuşamlarına zorlar, ve bu kurallara uymayanları asarlardı, keserlerdi, idam ederlerdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
6- Ölçü ve tartılarımıza varana kadar her şeyi değiştirirlerdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
7- Her köşeye sömürünün diğer adı olan faiz kurumlarını "Bankaları" koyarlardı. ( Hatta Hindistan müslümanlarının bu işgalden kurtulun yine dünya müslümanlarına ağabeylik yapın diye gönderdiği paralarla da İŞ BANKASINI kurarlardı..)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
8- Tatili cumadan pazara alırlardı. İş saatlerini ve eğitim saatlerini kendi "dini" tatil günlerine göre ayarlarlardı. (Allah Kur'an da Müslümanlara Cuma gününü tatil yapmış ya o yüzden İngiliz ve Yunanlılar bunu zevkle yaparlardı herhalde?)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
9- Camileri ellerine geçirip oraya namaz kıldırma memurları koyup islamı değilde istedikleri dini, islam diye halka yuttururlardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
(Bunun için de "Kuran' ı anla ey millet" maskesi altında, Kuranı Türkçeye tercüme ettirirler, kafalarıdan yorumlar yaparlardı ve bu şekilde TEFSİR ilmini, arz üzerinden kaldırmış olurlardı)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
10- Bu ülkede güzellik yarışmaları düzenletirler, halkı ahlaki olarak yıkmak için, bu ülkenin kızlarının güzelliklerini kullanmanın ve faydalanmanın yollarını aratırlardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
11. Kendi gibi olmayanları "Uygarlık Dışı" barbar ilan eder. Sokaklarda ve kamu kurumlarda, okullar'da, baş örtüsünü yasaklarlardı. (dedik ya; Allah Kuran da müslümanlara ne emretti ise tersini yaparlardı. Değil mi tesettür de kuran da emredilmiş?)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
12- Dini devlet eliyle hutbelerden kullanıp, buna hayır diyenleri köktenci diye yaftalarlardı.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
13- İslami eğitim kurumlarının hepsini kapatıp, onların yerine kendi ideolojilerini yansıtan eğitim kurumlarını bu ülkeye enjekte ederlerdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
14- Genelevleri açıp birileri kapatmasın diye İçişleri bakanlığına bağlarlardı.(Hem iyide vergi getirirdi ha.. Böyle bir pisliğin önünü açmışsın, sürüm de çok olurdu, ciro da?)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
15- Ankaradaki Osmanlı arşivlerini yakarlardı, yıkarlardı, ulaşımı yasaklarlardı, ve bu arşivleri kendi başkentlerine getirirlerdi </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
16- Birçok etnik unsuru içinde barındıran Osmanlının içten içe kendisini eritmesi ve birbirine düşmesi için "Ulus Devlet" fikrini yürürlüğe koyar, herkesi kendi alfabelerini kullanmaya, kendi dillerini kullanmaya zorlarlardı. Bu yolla yıllarca kardeş yaşayan halkları, Kürt'ü-Türk'ü-Laz'ı birbirine düşürürlerdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
17- Her alanı Allah'tan bağımsızlaştırırlar, Allah'ın emirlerinin etkisini her alandan kaldırmaya yürürler, insanlara Allah yokmuş gibi düşünmeyi öğretirlerdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
18- Dizileriyle, filimleri ile , İslam'ı kötülerler insanları müslüman kardeşlerinden ve tarihlerinden utanacak hale düşürürlerdi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
19- Yılbaşı,çam ağacı gibi hristiyan geleneklerini bu ülkeye enjekte eder, Yunanlı mitolojij tanrıcıkların günlerini bu ülkeye propoganda ve reklam ederlerdi, (Sevgililer Günü Vb.)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
20- Açık açık kürsülerden Allah'ı inkar eden propagandalar ve konuşmalar yaparlardı.Bunlar aklımıza ilk olarak gelenler . </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Ama şunlarda olabilirdi diyebilirsiniz.</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
1- Herkesi öldürürlerdi, diyebilirsiniz ama kapitalist akıl böyle çalışmaz. Mal sattığı ticaret yaptığı gelir kazandığı, emeğini sömürdüğü insanları kimse öldürmek istemez. Onları öldürmek, gelir kapısını kapatmak olur. Kapitalistler ve emperyalistler için insanların ölüsü para etmez.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
2- Kızlarımıza ve hanımlarımıza tecavüz ederlerdi, anababası belli olmayan "p.." diye nitelendirilen nesiller doğardı diyebilirsiniz. Kızlarımız genel evlerde turistlere pazarlanıyor. Ama bunlar zaten Antalya'da Bodrum'da gönüllü olarak oluyor. Artık bunları dizilere kadar her yerde ayan beyan yapıyorlar. Bazı bölgelerde "Fuhuş" sokaklara kadar indi. Annesi ve babası belli olmayan bir nesil yetişiyor.Biz bu tarihe kadar "Bakire" kız ve "Bakir" damatlarla övündük! Elhamdülillah bunlar nadirde olmadı. Ama bu gidişin açılan bu çığırın nereye gittiğini ve bundan sonraki senelerde durumun nasıl olacağını siz düşünün?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
3- Camileri yıkarlardı diyebilirsiniz, "EVET" yapabilirlermiydi bilmiyorum ama en azından yıkılan camilerin içinde ölürdük , özgür düşünceyi yasaklarlardı derseniz yakın birkaç on sene öncesine bakmanız yeterli, Bizi bilim ve teknooljide bir adım attırmazlardı diyebilirsiniz. Zaten bu ülkede Bilim ve Teknoloji adına ne yapılsa ya öldürülüyor yada beyin göçü yoluyla sömürülüyor.(Aselsan Mühendisleri- Dış ülkelere kaçan genç beyinler)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
4- Doğal kaynaklarıımız sömürürlerdi diyebilirsiniz. Zaten savaş sonrası gizli anlaşmalarla şu anda doğal kaynaklarımızı kullanamıyoruz. Ülkemiz her sloganda "doğal kaynakları çok zengin bir ülke" ama kimsenin faydalanamadığı doğal kaynaklar!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
| <a href="http://www.akademidergisi.de/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-83105227043923177922013-09-07T09:24:00.001+03:002017-05-22T13:40:22.472+03:00Atatürk dini kullandı. Mustafa ismini sevmezdi. | Akademi Dergisi<div style="text-align: center;">
<img alt="akademi dergisi, atatürk, atatürk sabetayist miydi?, gerçek tarih, kripto yahudiler, Kurtuluş Savaşı, Mehmet Fahri Sertkaya, mehmet ö. alkan, mustafa kemal atatürk, neşe düzel, sabetayistler, " border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7Wvtbb-GnM7b8MDM3d-PHoPHYEA-JRtp79PcERm-vYaEn3KE_5g6m70U31v6fwfVlQLTbckH3B7-tKmEasVLm3a31JeM8fXcHytr-kc3kUdeJ1cUW2rfiAj7yBMuIjlsMcqbxbfSfTt0/s640/ataturk-dini-kullandi-mustafa-ismini-sevmezdi-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-mustafa-kemal-ataturk-nese-duzel-gercek-yuzu-sabetayistler-siyonizm-icimizdeki-israil-ataturk-hilafet-gizlenen-gercekler-ge.jpg" title="Atatürk dini kullandı. Mustafa ismini sevmezdi. | Akademi Dergisi" width="564" /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Taraf gazetesinden Neşe Düzel’in İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Tarih Ana Bilim Dalı Başkanı olan tarihçi Mehmet Ö. Alkan ile yaptığı röportajdan:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>NEŞE DÜZEL</b>: Birinci Meclis dualarla açılıyor. Atatürk neden Birinci Meclis’i camide dualar ederek açtı?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>MEHMET Ö. ALKAN</b>: Cuma namazından sonra, dualarla açıldı Meclis. Zaten 1925′e dek Mustafa Kemal’in konuşmalarında hep İslam yer alır. Çünkü din, aynı zamanda iktidarı meşrulaştırmanın çok iyi bir aracıdır. Şu unutulmamalı, Mustafa Kemal çok iyi bir siyasetçi. Toplumun Osmanlı’dan beri dinî söyleme çok alışık olduğunu biliyor. Oysa o, Mustafa isminden de hoşlanmıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>NEŞE DÜZEL</b>: Neden hoşlanmıyor?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>MEHMET Ö. ALKAN</b>: Peygamber’in ismi de Mustafa aynı zamanda. Muhammed Mustafa</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mustafa Kemal’in en erken aktardığı, hepimizin bildiği bir anısı vardır. Öğretmeni, “<b>Senin adın Mustafa, benim adım Mustafa, bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun</b>” der. Sizce bir öğretmenin verdiği isim kayıtlara nasıl geçer? O, bu ismi, M. Kemal olarak Harbiye’den itibaren kullanmaya başlıyor. Çünkü Mustafa ailesinin verdiği isim. Gazi Paşa ise ikinci kez evlendiği için anneye tepkili. Askerî okulda yatılı okuyor. Ve Milli Mücadele’ye kadar ismini M. Kemal diye kullanıyor. Ama Milli Mücadele’yle birlikte ismini “Mustafa” Kemal olarak kullanmaya başlıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>NEŞE DÜZEL</b>: Niye?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>MEHMET Ö. ALKAN</b>: Milli Mücadele’ye İslami bir destek ve meşrulaştırma arandığı çok açık. Milli Mücadele’nin en baştan beri tezi, bunun kısmen dinî bir savaş olduğudur. İlk baştan itibaren, “Biz Hilafet’i, Saltanat’ı ve Başkent’i kurtaracağız” denmiştir.(…)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gazi Paşa’nın, Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal ismini kullanmasına tekrar dönersek…</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bunu yaparak, toplumun din hassasiyetini dikkate alıyor. Daha sonra nüfus kâğıdında ise “Mustafa ismini atıyor” artık Kemal Atatürk oluyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>NEŞE DÜZEL</b>: Peki, Atatürk ismini ona kim veriyor?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>MEHMET Ö. ALKAN</b>: Atatürk ismini de kendisi seçiyor. “<b>Ona, Atatürk ismini Meclis verdi</b>” denir. Bu teknik olarak doğrudur ama Çankaya’daki sofraya soyadı Türk atası mı olsun yoksa Atatürk mü olsun önerisini kendisi getiriyor. “Atatürk olsun” diyorlar ve durumdan vazife çıkartılıp bu bir kanun haline getiriliyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;">KAYNAK: Taraf Gazetesi, 16 Kasım 2011.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
| <a href="http://www.akademiedergi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Degisi</a></div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-68575112022469568092013-09-05T01:10:00.000+03:002017-05-22T13:38:04.304+03:00Sabetayistler aslında Türkleri Laik değil Hristiyan yapacaklardı. | Akademi Dergisi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: center;">
<img alt="ali fethi okyar, atatürk sabetayist miydi?, Cumhuriyet Tarihi, kazım karabekir, kripto yahudiler, mustafa kemal atatürk, sabetayistler, tevfik rüştü aras, akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, " border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhCYIRN23qNTmbIv6zZdRNECnisyMpHdK8HxPepe1vuGAhTiE8jnjQmTFcp8ddrCnsc4iTVdc1Rmmq1qGpGUOmC_sd-0DKuwbAA9NoEDJZ-iN19wWvJFAIiU-gSqhrqSTjh-mHUMMiAb08/s640/sabetayistler-aslinda-turkleri-laik-degil-hristiyan-yapacaklardi-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-fethi-okyar-sabetayistler-mustafa-kemal-ataturk-tevfik-rustu-aras-icimizdeki-israil-kazim-karabekir-isti.jpg" title="Sabetayistler aslında Türkleri Laik değil Hristiyan yapacaklardı. | Akademi Dergisi" width="564" /></div>
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kâzım Karabekir – Nasıl Hıristiyan olacaktık?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kazım Karabekir, 1923 senesinde mecliste yaşanan olayı şöyle anlatıyor:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
[<b>Köşeli Parantez içindekiler Akademi Dergisi tarafından eklenmiştir.</b>]</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Tevfik Rüştü [Aras] bey konuşuyordu:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
[Tevfik Rüştü Aras, Sabetayist Mustafa Kemal Atatürk'ün Dışişleri Bakanıydı ve Sabetayistti. Sabetayist Adnan Menderes, Aras'lara damat olmuştu.]</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ “Ben kanaatimi millet kürsüsünden de haykırırım.. Kimseden korkmam.. Teşkilâtı Esasiyemizde dinimiz apaçık yazılmalıdır..” diyordu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ben söz aldım ve sordum:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ “Teşkilâtı Esasiyede dinimizin İslâm olduğu yazılıdır. Tevfik Rüştü bey? Hangi kanaati haykıracaksın? Teşkilâtı Esasiye’ye hangi dini yazdıracaksın?…</div>
<div style="text-align: justify;">
Hıristiyanlığı mı?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mahmut Esat [Bozkurt] Bey söz aldı ve sertçe cevap verdi:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
➥ “Evet Hıristiyanlığı… Çünkü islâmlık terakkiye (ilerlemeye) manidir. Bu dinle yürünmez mahvoluruz. Ve bize kimse de ehemmiyeti vermez..” dedi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ben söz alarak dedim ki:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
➥ “İslâmlığın terakkiye mani olduğu Avrupalıların uydurmasıdır. Bu meseleyi istediğiniz kadar münakaşa edebiliriz. Fakat münakaşaya tahammülü olmayan bir mesele varsa, din değiştirme gayretidir. Netice İslâm kalırsak mahvolmayız, fakat din değiştirme oyunuyla bizi, kolay mahvedebilirler…”</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fethi [Okyar ki o da bir Sabetayistti.] Bey söz alarak… Bana gayet sert, katı cevap verdi:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
➥ “Evet Karabekir… Türkler İslâmlığı kabul ettiklerinden böyle kaldılar. Ve İslâm kaldıkça da bu halde kalmaya mahkumdurlar… Bunun için islâm kalmayacağız..” dedi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ben de aynı sertlikle şu cevabı verdim:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
➥ “Fethi bey bu yabancı fikri şiddetle red ederim… Ben İddia ediyorum ki Türk milleti ne Hıristiyan olur, ne de dinsiz kalır. Hakikat budur… Bir milletin asırlardan beri, en mukaddes duygularını bir hamlede atabileceğine inanışınız objektif bir görüş değil, hayalinizdir. Böyle bir harekete cüret, memlekette kanlı bir istibdat ile başlar ve İstiklal Harbinin birliğini de birbirine katar. Nasıl bitebileceğini de söyleyebilirim. Düşmanlarından kanı pahasına İstiklalini kurtaran Türk milleti, hürriyetini kendi evlatlarına boğdurmayacak.. Buna cüret edeceklerin de hakkından gelecektir Fethi Bey…”</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mustafa Kemâl Paşa’ya hitaben sözlerime şöyle devam ettim:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
➥ “-Paşam, maddî cephemiz zaten zayıftır, güvenebileceğimiz manevî cephemizi de düşmanlarımızın yaldızlı propagandasına kurban edersek, dayanabileceğimiz ne kalır? Bizi silah kuvvetiyle parçalayamayan düşmanlarımız, görüyorum ki, bizi fikir kuvvetiyle mahvedecekler. Buna müsaade edecek misiniz? Siz ki millete karşı, bizi bu hale getiren belânın istibdat olduğunu, zaferden sonra milletin tamamiyle iradesine sahip olarak yürüyeceğini millet kürsüsünden dahi defalarca haykırdınız. Millet Meclisini tekbirler, selatlar arasında açtınız. İslâmlığın en yüksek bir din olduğunu hutbelerle ilân ettiniz. Hepimiz aynı iman ve kanaatla aynı yolda yürüdük. Şimdi ne yüzle ve ne hakla bir kanlı maceraya atılacağız…” dedim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mustafa Kemâl Paşa sözümü burada keserek dedi ki:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
➥ “Müzakereler çok hararetlendi., burada kesiyorum”…<span style="font-size: x-small;">[1]</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
[Sabetayislik hakkında ve bu şahısların Sabetayistliği hakkında geniş bilgi için: <a href="http://www.akademidergisi.blogspot.com/" target="_blank">www.AkademiDergisi.com</a> ]</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Karabekir’in yazdıklarının doğruluğunu, M. Kemal Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşlarından ve bizzat Karabekir ile tartışan Mahmud Esad Bozkurt’un kitabından teyid ettirelim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Mahmud Esad Bozkurt bu hadiseyle ilgili:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
➥ “Hiç unutmam, İkinci Teşkilâtı Esasiye (anayasa) projesi vekillerden ve milletvekillerinden kurulu özel bir kurum tarafından Atatürk’ün başkanlığında Ankara istasyonundaki Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü binasında konuşulurken, dinle ilgili maddelerin projeden çıkarılmasını ben teklif etmiştim.” dedikten sonra Kâzım Karabekir’in karşı çıkışını şöyle ifade ediyor:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
“General Karabekir, fikirlerime asabiyetle hücum etti.”<span style="font-size: x-small;">[2]</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
**********</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;">KAYNAKLAR:</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;">[1] Kâzım Karabekir, Yeni İstanbul gazetesi, 1970.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;">Ayrıca bakınız;</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;">- Sebil Dergisi, 20 Ocak 1976, Sayı:1</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;">- Kâzım Karabekir, Paşaların Kavgası, Istanbul 1995, sayfa 142 ve devamı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;">- Kâzım Karabekir Anlatıyor, Yayına Hazırlayan: Uğur Mumcu, Tekin Yayınevi, Ankara 1993, sayfa 86, 87.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;">- “Kâzım Karabekir Anlatıyor” başlıklı yazı dizisi 10-29 Haziran 1990 günleri arasında Cumhuriyet Gazetesi’nde de yayınlanmıştır.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: x-small;">[2] Mahmud Esad Bozkurt, Atatürk ihtilali, İstanbul 1940, sayfa 137.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Not</b>: Kapak fotoğrafı orijinaldir ve fotomontaj yapılmamıştır.</div>
</span><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">| <a href="http://www.akademidergisi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></span></div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-22036898623779112812013-09-01T00:25:00.000+03:002017-05-22T13:44:14.308+03:00Atatürk bir İngiliz Sefirini Türkiye'ye reis mi yapacaktı? Ya da kim kimi reis yapıyordu? | Akademi Dergisi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggfjOUNZrL_TRJHaPCAWT1lJd0mengNdaWFTxxByW-DYr87qztPnSzY2KRg_Z2SzVmPP7KSplvtXx9rVT8AYSxMGTadJ38occgr_MZrJIumO37cgoFE_yVJIvT5EqcRLSfacnNvUDBmoQ/s1600/ataturk-bir-ingiliz-sefirini-turkiyeye-reis-mi-yapacakti-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-gizli-yahudiler-martin-gilbert-mustafa-kemal-ataturk-dolmabahce-sarayi-gizlenen-gercekler-ismet-inonu1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="akademi dergisi, atatürk, ingiliz ajanı mustafa kemal atatürk, ismet inönü, kripto yahudiler, martin gilbert, masonluk, Mehmet Fahri Sertkaya, mustafa kemal atatürk, sabetayistler, yahudilik, " border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggfjOUNZrL_TRJHaPCAWT1lJd0mengNdaWFTxxByW-DYr87qztPnSzY2KRg_Z2SzVmPP7KSplvtXx9rVT8AYSxMGTadJ38occgr_MZrJIumO37cgoFE_yVJIvT5EqcRLSfacnNvUDBmoQ/s640/ataturk-bir-ingiliz-sefirini-turkiyeye-reis-mi-yapacakti-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-gizli-yahudiler-martin-gilbert-mustafa-kemal-ataturk-dolmabahce-sarayi-gizlenen-gercekler-ismet-inonu1.jpg" title="Atatürk bir İngiliz Sefirini Türkiye'ye reis mi yapacaktı? Ya da kim kimi reis yapıyordu? | Akademi Dergisi" width="562" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br /><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Aşağıda okuyacaklarınız “The Sunday Times (London)” isimli ingiliz gazetesinin 11 şubat 1968 tarihli nüshasında Martin Gilbert tarafından neşredilen “How Our Man Declined To Rule Turkey” isimli makalenin Türkçe tercümesidir.</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: center;">
<img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglxUeRV0DbjY1IbUD5emoM67616P90FXdhXcXZbV9W0EmdmbPyENjh-VTBAwcSw4Gbx3hnh20bgIKMiJQ_uhwPa1zExl3s1VzYXd0zbrbnb1PsMV21Ko6nCbfkx7BLlQtTfxjErj2BvCY/s640/ataturk-the-sunday-times-gazete.jpg" /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Makalenin Türkçe çevirisi:</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kasım 1938 Türkiye’nin şefi Kemal Atatürk’ün vefat ettiği tarihtir. O, 15 senelik katı diktatörlüğü döneminde Türkiye’yi, halkı istemediği halde cebir ile Garb medeniyetine götürmeye çalışmıştı. O, sarık ve çarşafı men etmiş, İslam’ın kuvvet ve kudretini kırmış, hatta latin alfabesini bile kabul ettirmişti.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Atatürk’ün vefat döşeğinde, üzerinde en fazla tefekkür ettiği mesele; kendisinden sonra programını tatbik edebilecek birisini bulup yerine geçirip geçiremeyeceği hususuydu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bunun için zamanın İngiliz sefiri (Büyükelçisi) Sir Percy Loraine‘i İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’na çağırdı. İkisi arasında geçen mülakatlar yaklaşık olarak otuz (30) sene gizli kaldı. Gizli mülakatlar ilk olarak Piers Dixon’un babası (Sir Percy Loraine) hakkında hazırladığı “Double Diplomat” (Çifte Diplomat) isimli kitabında yer aldı ve daha sonra da “Hutchinson Yayınevi” tarafından neşredildi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı. Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine, vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu vesikada Loraine, Lord Halifax’a şunları yazıyordu:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
➥ “… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm. Ben girdiğimde, Reis (Mustafa Kemal), hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi. Ondan sonra, ekselansları benimle yavaş yavaş, fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi. Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini, “Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi. Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım. Fakat bu, son mulâkatım olabilirdi. O, uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti. Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu. Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi, benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu. Onun bir reis olarak vefatından evvel, kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı. Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi. Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu. Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim. Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum; hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu. Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu. Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum. Ekselansları ise, şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kendilerine şu cevabı verdim:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ “İdarî işleri iyi yapıp yapamıyacağımdan şüphe ediyorum. Türkiye’nin Reisicumhurluğu’nu yüklenmek mesuliyeti ile İngiltere Sefirliği arasında çok büyük fark vardır. Tecrübe ve kabiliyetlerimin, ancak elimdeki işi yürütmek için aranan imtiyazlar olduğunu biliyor; bunun için kesin bir şekilde ve üzülerek teklifinizi kabul edemediğimi bildiriyorum!”</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ben konuşmamı bitirdikten sonra ekselansları (Mustafa Kemal) çok heyecanlandı ve yatağına tekrar gömüldü, hizmetinde bulunan hemşireleri çağırdı (ve derin bir uykuya daldı.) Ekselansları ikinci defa konuşmaya ibtida edebildiğinde kendisine bildirdiğim kararda müessir olan hususları idrak ettiğini söyledi. Durumu henüz verdiğim cevabdan çok üzüldüğünü söyleyebilecek kadar iyi idi. Benden başka bir cevab alamayacağını idrak edince “Reislik” için İsmet İnönü’yü tavsiye etti. Atatürk sonra dirseklerine dayanarak doğrulmaya çalıştı ve ellerimi sıktı, gelecekte de Britanya ve Türkiye ilişkilerinde faal roller oynayacağımı belirterek teşekkür etti ve kendinden tekrar geçti.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu teklifi reddedişimin isabetli bir karar olduğunu düşünüyorum. Şayed yapmış olduğum teşebbüslere dair ekselanslarından te’vidli bir mesaj alabilirsem pek müteşekkir ve mesrur olurum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Lütfen Kral’a da bildiriniz!..”</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Martin Gilbert</div>
<div style="text-align: justify;">
The Sunday Times (London), 11 Şubat 1968, sayfa 8. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: center;">
<img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEirJ3R70G3_tBzZEQGf5en2wSMtRcY9iVbQgISMLuMfa1xTZ5Gq2eS52MQSxEzMViagwf-fcKe7HcIlPsZaF2KhvNdztAmGXPEdeNhf0TiheBl_cmh2Aaslu016lzIKGKeZJa_eElwr7JI/s640/gazete-sunday-times-telgrafin-asli.jpg" width="416" /></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Makalenin aslı:</span></div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Source: The Sunday Times (London), February 11, 1968, page: 8</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
DIPLOMATIC HISTORY</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Martin Gilbert</div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>HOW OUR MAN DECLINED TO RULE TURKEY</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
In November 1938 Kemal Ataturk, President of Turkey, lay dying. During the 15 years of his stern dictatorship, he had dragged a reluctant Turkey forcibly into the 20th century. He had outlawed the fez and the veil. He had broken the powers of Islam. He had introduced the Latin alphabet.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Now, on his deathbed, Ataturk feared it would be impossible to find a successor able to continue his work. He summoned Sir Percy Loraine, the British Ambassador, to the presidential palace in Istanbul. What passed between them has remained secret for nearly 30 years. It is revealed for the first time by Piers Dixon, in his life of his father, Sir Pierson Dixon (“Double Diploma,” to be published by Hutchinson this week). Among Pierson Dixon’s papers was a telegram from Percy Loraine to the Foreign Secretary, Lord Halifax. In what is surely one of the strangest of all documents of recent British history, Loraine recounts his bizarre interview with the dying dictator:</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ ” On my arrival … I found His Excellency propped up by pillows with two doctors and two nurses in attendance… On my entry the President dismissed the doctors and the nurses, telling them curtly that he would ring if he required anything …</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
His Excellency then spoke to me slowly but carefully. He said that he had sent for me because, while he wished in no way to place me in an unfair position, he had an urgent request to make of me to which he hoped I would return a straight reply.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
I would, no doubt recall the many interviews that I had had with him in the past. This might well be the last. In the course of a long and adventurous career, he had made and lost many friends and had taken and discarded much advice. My friendship and my advice was the one which he valued most because it had been the most consistent. It was for this reason that on various occasions . . . he had consulted me as freely as though I had been a Turkish Cabinet Minister myself.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
It was his prerogative as President of the Republic to nominate a successor before his demise. His most earnest wish was that I should succeed him as President, and for this reason he wished to know what my reactions would be to this proposal.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
After some minutes of silent reaction I told His Excellency in reply that I was quite unable to formulate any words which adequately expressed my feelings. Indeed, I was at that moment more deeply moved than I could ever remember being at any other time in my career.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
By his proposal His Excellency had paid a unique compliment not only to me personally but also to the foreign policy of His Majesty’s Government… His Excellency would realize that I had spent the greater part of my life in the service of H M (His Majesty’s, HD)… I hoped that I might have many years of such service still in front of me. His Excellency had asked for a straight answer and I would give him that answer. I gravely doubted whether my best qualities lay in the administrative sphere. The responsibilities of a President of the Turkish Republic were vastly different from those of a British Ambassador and I felt that my abilities and experience were best employed by continuing in the latter capacity… I must therefore regretfully but firmly decline.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
When I had finished speaking the President showed signs of great emotion. He sank back on the pillows and rang for his nurses, who administered a restorative. When he was able to speak again His Excellency informed me he fully understood the reasons which had influenced my decision; he was good enough to say that, though bitterly disappointed, it was in a sense the reply he would have expected from me. He would therefore nominate Ismet Inonu in my place.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Ataturk then raised himself on his elbows and grasped my hand. He thanked me for what I had done for the furtherance of Anglo-Turkish friendship and then sank back in an unconscious state. I accordingly deemed it best to withdraw. I shall be most grateful if I can receive from your Lordship a message of approval of the action which I have taken.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Please inform the King.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: center;">
<img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWPS9E5B_iO_jigUlNxsDCsxUnd9XbVfThYlwiSOIWb5w9r0Wm7mFT-7kG3mApz6FKDxzuo-n622cvf2ELAFnAQJ4Rjcsh4VJrUhCfg70HMJc0SqUKjnZ9cuPsNoOlj-iV-bA9ze8i2lE/s640/gazete-sunday-times-ingiliz-ataturk-tam.jpg" /><br />
<br />
<div style="text-align: left;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">| <a href="http://www.akademiedergi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></span></div>
</div>
Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-38502188277405342352013-08-31T23:51:00.000+03:002017-05-21T20:22:12.845+03:00Andrew Mango'dan bambaşka bir Atatürk Portresi: "Atatürk Müslüman değildi." | Akademi Dergisi<div style="text-align: center;">
<img alt="akademi dergisi, andrew mango, atatürk, Cumhuriyet Tarihi, gizlenen gerçekler, kripto yahudiler, Kurtuluş Savaşı, Mehmet Fahri Sertkaya, mustafa kemal atatürk, sabetayistler, Yakın Tarih, " border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwf_BhTJ7MeHfZMSxzFl_2Mqg8Xs21FwLp5B1040wCNN4pm4zsWkYRu8dac4PfeorRmJgnuo-mrw-2DV2wpYn21Y0pHG2eVl1eujasfbc52-y2Lglb6lKRq3gd3Du_hTlEyfT6ydbCVkM/s640/andrew-mango-dan-bambaska-bir-ataturk-portresi-ataturk-musluman-degildi-akademi-dergisi-mehmet-fahri-sertkaya-fikri-akyuz-sabetayistler-recep-tayyip-erdogan-sultan-vahdettin-kurtulus-savasi-cumhuriyet-tarihi.jpg" title="Andrew Mango'dan bambaşka bir Atatürk Portresi: "Atatürk Müslüman değildi." | Akademi Dergisi" width="564" /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Gazeteye verilen ilanın yankısı devam ediyor. Times ilancısı yazarın büyük tartışmalara sebebiyet verecek Atatürk tespiti: Müslüman değildir! </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İngiliz The Times Gazetesi'nde Gezi Parkı destekçileri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı kınayan bir ilan vermiş ve dünyaca ünlü birçok tanınmış isim bu bildiriye imza atmıştı. Bildiride Atatürk vurgusu da dikkat çekmişti. Daha sonra ise ilanın İngiltere'deki Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından toplanan parayla finanse edildiği öğrenilmişti. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
İmza listesinde İstanbul doğumlu İngiliz yazar Andrew Mango da vardı. Yazarın Atatürk için tartışma yaratıcı ifadeleri olduğu ifade ediliyor. Akşam yazarı Fikri Akyüz bu durumu Twitter'dan gündeme taşıdı. Mango'nun söylemlerini paylaştı. "Atatürk Müslüman değildir. Vahdettin'e yalvarıyordu. Çanakkale'deki başarısı yalan." ve daha fazlası. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ "Atatürk Müslüman değildi. Vahdettin'e yalvarıyordu. Çanakkale'deki başarısı yalan." </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ "Atatürk, Vahdettin'i kandırdı. Bakan olmak için yalvardı." </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ "Genel Kurmay Başkanı olamadığı için Osmanlı'ya küstü. Amazon'u 'Amma-Uzun'dan geldiğini iddia ederek, güneş dil teorisi üretti." </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
➥ "Atatürk, Genel Kurmay Başkanı olsaydı, Kurtuluş savaşına girmezdi. Çanakkale'deki hatalarından dolayı binlerce asker öldü." </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
(Atatürk Biyografisi yazarı, İstanbul doğumlu İngiliz yazar Andrew Mango) </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEioPC0akjApuVewQurQ02Qc0nM04Tue0Cl_8rAcZnZGPSiEGb3F5kWQ6aPw2fmxflMxSFkYrso-Ds-9hixT4S0D67d1sFJPNnp7VMBERe167zwmK8mPUGOYZwRSH9F0Ne_nAbWVhRwKOlc/s640/ataturk-andrew-mango-musluman-degildi-1.jpg" /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Fikri Akyüz - Andrew Mango - Atatürk Müslüman değildi!</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj02PRQgF1_a5oZ7jr3F0HPLAGI6fH3u0YEi5kKhddwdA69lH-VihWxMXuyveubDvGMePd7a0uy4VlaWeK93RXTpoFCGxSJ9ee1gPgsN9c7XxMfD6fD4bOuoLc68NIxxvU4Z4HKNz9l4xo/s640/ataturk-andrew-mango-musluman-degildi-2.jpg" /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<b>Fikri Akyüz - Andrew Mango - Atatürk Müslüman değildi!</b></div>
<div style="text-align: justify;">
<b><br /></b></div>
<div style="text-align: justify;">
| <a href="http://www.akademiedergi.blogspot.com/" target="_blank">Akademi Dergisi</a></div>
</span>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2180955416313594775.post-37908239290389650002013-08-31T16:20:00.001+03:002017-05-21T16:27:07.607+03:00Atatürk; "Bu bizim peder değil" Atatürk'ün gerçek babası kim? | Akademi Dergisi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: center;">
<img alt="atatürk, atatürk'ün doğduğu ev, atatürk'ün doğum yılı, engin ardıç, falih rıfkı atay, mustafa kemal atatürk, üvey baba ragıp bey, zübeyde hanım, akademi dergisi, Mehmet Fahri Sertkaya, " border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnX1Xl4eMVGj-HnrwFIY1rXiqyhIDQBRroOI4Z8ogcNQjABaGXGWnsf9bc4S964HY62oI-yaxtTIxNp0rw82cZfbZwDUQVl7oFWqdppUSQ4lRN1IG-hW9FyG-r9qGNXjLzeBjQSZGOjvk/s640/mustafa+kemal+atat%25C3%25BCrk+Selanik%2527teki+Bu+Evde+Do%25C4%259Fmad%25C4%25B1.jpg" title="Atatürk; "Bu bizim peder değil" Atatürk'ün gerçek babası kim? | Akademi Dergisi" /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aha tarihçilere bıraktım</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Atatürk'ün doğduğu ev olarak bilinen ev, Atatürk'ün doğduğu ev değildir. O ev, Zübeyde Hanım'ın ikinci kocası, yani Atatürk'ün üvey babası Ragıp Bey'in evidir (Fikriye Hanım'ın da amcası.) </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Atatürk o evde elbette oturmuş, Manastır Askeri İdadisi'nden izinli çıktığı zamanlar gelip orada kalmış, fakat orada doğmamıştır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O evin arkasında bulunan, elli küsur yıl önce de Selanik Belediyesi tarafından yıktırılan, daha küçük bir evde doğmuştur! </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Fakat "resmi tarihçilerimiz", bu ikinci evi daha fiyakalı bulduklarından, doğduğu ev diye bunu tanıttılar! </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bomba atanların ya da "tavaf turları" düzenleyenlerin kulakları çınlasın...</div>
<div style="text-align: justify;">
Atatürk'ün 1881'de doğduğu da kesin değildir, bu tarih 1880 de olabilir.</div>
<div style="text-align: justify;">
Çünkü Atatürk, 1296 tevellütlüdür! Rumi tarihle...</div>
<div style="text-align: justify;">
Rumi 1296 yılı, miladi 13 Mart 1880 günü başlar, 12 Mart 1881 günü biter. (İstanbul'daki darbe girişiminin tarihi olan rumi 31 Mart'ın miladi 13 Nisan'a denk geldiğini bilemeyip, gericilere karşı protesto gösterilerini iki hafta erken yapan "şaşkaloz solcuların" da kulakları çınlasın...)</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Nitekim Atatürk'ün doğum yılı, 1934 Soyadı Kanunu'na, kendisine yeni bir nüfus kâğıdı verilene kadar hep 1880 kabul edilmiştir! Basında ve kitaplarda böyle yer almıştır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kafalar o kadar karışmıştır ki, Atatürk'ün ölümünden tam bir yıl sonra, 10 Kasım 1939'da çıkarılan bir hatıra pulunda bile doğum tarihi 1880 olarak gösterilmiştir...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'nin fotoğrafındaki kişi de, Ali Rıza Efendi değildir!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
O kişi, 1876'da, anayasanın ilanı üzerine Selanik'te kurulan Asakir-i Milliye taburunda görev alan gönüllü subaylardan, bilinmeyen birisidir.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Elde hiçbir Ali Rıza Efendi resmi bulunmadığından, "resmi tarihçilerimiz" bu adamı gözlerine kestirmişler ve onu Atatürk'ün babası yapıvermişlerdir...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Nitekim bizzat Atatürk'ün kendisi, Falih Rıfkı'ya, "bu bizim peder değil" demiştir!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Falih Rıfkı, Atatürk'ün bunu "alaycı bir dille" söylediğini de anlatıyor. Atatürk, dalkavuklarını adam yerine koymazdı pek... Biz hepsini milli kahraman yaptık.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hani herşeyi "tarihçilere bırakmaya" pek meraklıyız ya... Ben de Andrew Mango, Cemil Koçak ve Ahmet Kuyaş'a sordum, bu yanıtları aldım.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kuyaş, konuyla ilgili makalesinin üst başlığında "Atatürk'ü bilmiyoruz, öğrenmiyoruz, ezberliyoruz" demiş...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Aman Ahmet Bey, ayağını denk al, sonra yemediğin küfür kalmaz...</div>
<div style="text-align: justify;">
Bana bakma, ben alıştım!</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<a href="http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ardic/2009/03/01/Aha_tarihcilere_biraktim">Engin Ardıç</a></div>
</span><div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">| Akademi Dergisi</span></div>
Unknownnoreply@blogger.com0